Finally blew up in my face
– Sonunda yüzümde patladı
Crash and burnt to pieces
– Parçalar parçalandı ve yandı
You got what you want from me
– Benden istediğini aldın
I gave you what you needed
– Sana ihtiyacın olanı verdim
I was warned but fooled by charm
– Uyarmışlarıdı beni ama cazibenle aptallaştım
And you deserve to be alone
– Ve sen yalnız olmayı hak ediyorsun
And I deserve better, better than you
– Ve ben de daha iyisini, senden daha iyisini hak ediyorum
I deserve better, better than you
– Daha iyisini, senden daha iyisini
I deserve better
– Hak ediyorum
Tell ’em what they already know, I deserve better
– Onlara zaten bildikleri şeyleri söyle, daha iyisini hak ediyorum
Tell ’em what they already know, I deserve better
– Onlara zaten bildikleri şeyleri söyle, daha iyisini hak ediyorum
I used to cry to all my friends
– Bütün arkadaşlarıma haykırıyordum
But they would say, “I told ya”
– Ama onlar derdi ki, “sana söylemiştim”
Finally, I can breathe again
– Sonunda, tekrar nefes alabiliyor
The weight is off my shoulders
– Omuzlarımdan yük kalktı
I was warned but fooled by charm
– Uyarmışlarıdı beni ama cazibenle aptallaştım
And you deserve to be alone
– Ve sen yalnız olmayı hak ediyorsun
And I deserve better, better than you
– Ve ben de daha iyisini, senden daha iyisini hak ediyorum
I deserve better, better than you
– Daha iyisini, senden daha iyisini
I deserve better
– Hak ediyorum
Tell ’em what they already know, I deserve better
– Onlara zaten bildikleri şeyleri söyle, daha iyisini hak ediyorum
Tell ’em what they already know, I deserve better
– Onlara zaten bildikleri şeyleri söyle, daha iyisini hak ediyorum
Let’s talk about the word “deserve”
– “Hak etmek” kelimesi hakkında konuşalım
Or talk ’bout the world deserves a queen (You queen)
– Ya da “Dünyanın bir kraliçe hak ettiği” hakkında (Sen kraliçesin)
Let’s talk about that four letter word: love
– Üç harfli kelime hakkında konuşalım: Aşk
I think you deserve a king
– Bence sen bir kral olmayı hak ediyorusun
I think you deserve the world and everything in it
– Bence sen dünyayı ve içindeki herşeyi hak ettin
And I try to go get it to show you I meant it when I
– Ve sana söylediğim şeyi göstermek için denedim
Tell you I’m sorry, tomorrow I promise that I
– Sana üzgünüm dediğimde, yarın söz veriyorum
Try to better, I’ll do whatever for mine
– Daha iyi olmaya çabalayacağım, benim için neyse onu yapacağım
And I ain’t tryna be your friend’s friends
– Ve arkadaşının arkadaşı olmaya çalışmıyorum
Or your quote unquote fake friend, that’s why I hate friends
– Veya senin deyiminle sahte arkadaş, bu yüzden arkadaşlardan nefret ediyorum
I’d rather see you laugh to see you cry
– Seni ağlarken görmektense gülerken görmeyi tercih ederim
I’d rather see you lead and tell a lie
– Seni lider ve bir yalan söylerken görmeyi tercih ederim
And you ain’t gotta say it, you deserve better
– Ve şunu asla söylemeyeceksin, sen daha iyisini hak ediyorsun
And I deserve better, better than you
– Ve ben de daha iyisini, senden daha iyisini hak ediyorum
I deserve better, better than you
– Daha iyisini, senden daha iyisini
I deserve better
– Hak ediyorum
Tell ’em what they already know, I deserve better
– Onlara zaten bildikleri şeyleri söyle, daha iyisini hak ediyorum
Tell ’em what they already know, I deserve better
– Onlara zaten bildikleri şeyleri söyle, daha iyisini hak ediyorum
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.