Recuerdo verte de perfil
– Seni profilde gördüğümü hatırlıyorum.
Perdona si no fui sutil
– Kurnaz olmadığım için özür dilerim.
Era verano y yo moría de sed
– Yaz mevsimiydi ve susuzluktan ölüyordum.
Cuando te vi solo quise beber
– Seni gördüğümde sadece içmek istedim.
Beber de ti, de ti, de ti
– İç senden, senden, senden
Emborracharme así de ti, hmm
– Senden böyle sarhoş olmak, hmm
No hay trago que sepa tan bien
– Tadı bu kadar güzel olan bir içecek yok
Como tus labios en Madrid
– Madrid’deki dudakların gibi
Y no sé, no sé, no sé cómo pude convencerte
– Ve bilmiyorum, bilmiyorum, seni nasıl ikna edebilirim bilmiyorum
Y no sé, no sé, no sé, ¿fue el destino o fue la suerte?
– Ve bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum, kader miydi yoksa şans mıydı?
Que siendo un extraño, te dije: “te amo
– Bir yabancı olarak, sana dedim ki, “Seni seviyorum
Te he estado buscando por más de mil años”
– Bin yıldan fazla bir süredir seni arıyorum. “
Y tú respondiste: “¿a dónde vamos?”
– Sen de: “Nereye gidiyoruz?”
Contra las apuestas, aquí nos quedamos
– Her şeye rağmen, burada duruyoruz.
Viviendo de fiesta después del verano en el que respondiste
– Cevap verdiğin yazdan sonra parti yapmak
“¿A dónde vamos?”
– “Nereye gidiyoruz?”
Y aunque la historia no estaba prevista
– Ve hikaye planlanmasa da
Somos la prueba de que existe amor a primera vista
– Biz ilk görüşte aşkın olduğunun kanıtıyız
No dejo de mirarte ni un segundo
– Bir an bile sana bakmaktan vazgeçmiyorum.
Cuando tú estás desaparece el mundo
– Sen dünyadayken
Mejores noches yo no creo que existan
– Daha iyi geceler Var olduklarını sanmıyorum
Y aunque me pida otra cerveza, solo me interesa
– Ve benden bir bira daha istese bile, sadece ilgileniyorum.
Beber de ti, de ti, de ti
– İç senden, senden, senden
Emborracharme así de ti
– Senden böyle sarhoş olmak
Porque no hay trago que sepa tan bien (no, no)
– Çünkü tadı çok güzel olan bir içecek yok (hayır, hayır)
Como tus labios en Madrid
– Madrid’deki dudakların gibi
Y no sé, no sé, no sé cómo pude convencerte (cómo pude convencerte)
– Ve bilmiyorum, bilmiyorum, seni nasıl ikna edebileceğimi bilmiyorum (seni nasıl ikna edebilirim)
Y no sé, no sé, no sé, ¿fue el destino o fue la suerte?
– Ve bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum, kader miydi yoksa şans mıydı?
Que siendo un extraño, te dije: “te amo
– Bir yabancı olarak, sana dedim ki, “Seni seviyorum
Te he estado buscando por más de mil años”
– Bin yıldan fazla bir süredir seni arıyorum. “
Y tú respondiste: “¿a dónde vamos?”
– Sen de: “Nereye gidiyoruz?”
Contra las apuestas, aquí nos quedamos
– Her şeye rağmen, burada duruyoruz.
Viviendo de fiesta después del verano en el que respondiste (¿qué?)
– Cevapladığınız yazdan sonra parti yapmak (ne?)
“¿A dónde vamos?”
– “Nereye gidiyoruz?”
Y aunque la historia no estaba prevista
– Ve hikaye planlanmasa da
Somos la prueba de que existe amor a primera vista
– Biz ilk görüşte aşkın olduğunun kanıtıyız
(¡Eh!)
– (Hey!)
(¡Eh!)
– (Hey!)
(¡Eh!)
– (Hey!)
(¡Eh!)
– (Hey!)
(¡Eh!)
– (Hey!)
Hoy somos la prueba de que dos extraños
– Bugün iki yabancının kanıtıyız.
Con algo de suerte, por más de mil años, se siguen diciendo (¿qué?)
– Herhangi bir şansla, bin yıldan fazla bir süredir birbirlerine (ne?)
“¿A dónde vamos?”
– “Nereye gidiyoruz?”
Contra las apuestas, aquí nos quedamos
– Her şeye rağmen, burada duruyoruz.
Viviendo de fiesta después del verano en el que respondiste
– Cevap verdiğin yazdan sonra parti yapmak
“¿A dónde vamos?” (¿a dónde vamos?)
– “Nereye gidiyoruz?”(nereye gidiyoruz?)
Y aunque la historia no estaba prevista (la historia no ve)
– Ve hikaye planlanmasa da (hikaye görmüyor)
Y aunque la gente a veces se resista (la gente no ve)
– Ve insanlar bazen dirense de (insanlar görmüyor)
Somos la prueba de que existe amor a primera vista
– Biz ilk görüşte aşkın olduğunun kanıtıyız
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.