On a grandi comme les princes de la ville
– Şehrin prensleri gibi büyüdük.
Fous comme Prince de Bel-Air
– Bel-Air Prensi gibi deli
Flow Corvette, Ford Mustang, dans la légende
– Akış Corvette, Ford Mustang, efsanede
La police tue à six étoiles, à toujours se dire belek
– Polis her zaman belek diye seslenmek için altı yıldızla öldürür.
Trop gentil comme Cody, sentiments dans la salle du temps
– Cody gibi çok hoş, zaman odasındaki hisler
Il était une fois deux frères, deux fauves, deux trous dans le cerveau
– Bir zamanlar iki kardeş, iki geyik, beyinde iki delik vardı.
Poto, deux paires
– Poto, iki çift
Conditionnés au fond d’un hall sur une chaise
– Bir sandalyenin üzerinde bir salonun arkasında klimalı
Emprisonnés, des rêves qui brisent plus d’une chaîne
– Hapsedilmiş, birden fazla zinciri kıran hayaller
Esprit de gosse caché derrière le V
– Velet ruhu V’nin arkasına saklanmış
Pris d’ambition en stagnant devant L.V
– L.V’nin önünde durgunlaşarak hırsa kapıldım.
Salaire de bacqueux chaque soir dans les Nike
– Nike’da her gece Bacqueux’un maaşı
Bénéf’ de la beuh qui part dans le mic’
– Mikrofona giren içeceğin faydası ‘
On a grandi comme les princes de la ville
– Şehrin prensleri gibi büyüdük.
Les rois du hall, dans le ciel, pas plus d’une étoile
– Salonun kralları, gökyüzünde, birden fazla yıldız yok
En face du trône
– Tahtın önünde
Des grammes, des kil’ de peine, même dans le ben’
– Gram, kilo acı, ben’de bile’
Deux frères, deux fauves, le M
– İki kardeş, iki fauves, M
Deux frères, deux frères
– İki kardeş, iki kardeş
Deux frères, deux frères
– İki kardeş, iki kardeş
Deux frères, deux frères (M, M, M)
– İki kardeş, iki kardeş (M, M, M)
Deux frères, deux frères (M, M, M)
– İki kardeş, iki kardeş (M, M, M)
Bats les couilles de ces fils de pute
– Bu orospu çocuklarının taşaklarını döv
J’suis pas là pour être aimé, faudra t’y faire à l’idée
– Buraya sevilmek için gelmedim, bu fikre alışman gerekecek.
Rien à foutre de ces catin des bois de ce rap de merde
– Bu boktan rapten bu şerefsizler sikimde değil
Ou de qui t’aura validé
– Ya da seni kim onaylamış olacak
Même plus besoin de vis-ser de la qualité d’après vé-Her
– Vé-Her’e göre kaliteyi kontrol etmeye bile gerek yok
De la force au calme, au Kaïô-Ken
– Güçten sükunete, Kaio-Ken’e
Allez c’est l’heure
– Hadi zamanı geldi
J’ai grandi dans le zoo
– Hayvanat bahçesinde büyüdüm.
Je suivais les cris dans la jungle, les pas de grand frère
– Ormandaki çığlıkları, ağabeyimin ayak izlerini takip ediyordum.
Papa nous a cogné tête contre tête
– Babam bize kafa kafaya vurdu.
Nous a dit “j’veux un amour en fer”
– Bize “Demir bir aşk istiyorum” dedi.
J’veux personne entre vous, même pas moi
– Aranızda kimseyi istemiyorum, beni bile
Même pas les anges de l’Enfer (les anges de l’Enfer)
– Cehennem melekleri bile (Cehennem melekleri)
J’ai aimé mon frère plus que ma vie comme me l’a appris mon père
– Babamın bana öğrettiği gibi kardeşimi hayatımdan daha çok sevdim.
Chaque rêve, chaque cauchemar
– Her rüya, her kabus
Chaque ennemi, chaque euros, partagés
– Her düşman, her düşman, paylaşıldı
Et à part le nombre de cicatrices, rien ne va changer
– Ve yara izlerinin sayısından başka hiçbir şey değişmeyecek
Dans le même, dans le même miroir, on s’est regardés
– Aynı aynada birbirimize baktık.
Dans les mêmes, dans les mêmes trous noirs, on s’est égarés
– Aynı kara deliklerin içinde yolumuzu kaybettik.
Quand on était petits, on avait les mêmes sapes
– Küçükken, aynı özlere sahiptik.
Plus grands, les mêmes armes
– Daha büyük, aynı silahlar
Même niaks, même terrain, Igo, les mêmes schlags
– Aynı niaks, aynı arazi, Igo, aynı schlags
Jamais les mêmes femmes, moi, c’était les belles blondes
– Asla aynı kadınlar olmadım, güzel sarışınlardım.
Lui les vénézuéliennes, moi dehors, lui qui tourne
– O Venezüellalılar, ben dışarıdayım, o dönüyor
Rien ne nous séparera, même pas nos bitchs
– Hiçbir şey bizi ayıramaz, sürtüklerimizi bile
Tout ce que je prends, j’te le donne, un peu comme ma vie
– Aldığım her şeyi sana veriyorum, biraz hayatım gibi
Y’a que toi qui sais ce que je vis
– Neler yaşadığımı sadece sen biliyorsun.
Que moi qui sais ce que tu vis
– Neler yaşadığını bilen benim
On s’est dit, c’est l’heure de les baiser
– Onları becermenin zamanı geldi diye düşündük.
Si on fusionnait, chi
– Eğer birleşirsek, chi
Deux frères, deux frères
– İki kardeş, iki kardeş
Deux frères, deux frères
– İki kardeş, iki kardeş
Deux frères, deux frères (M, M, M)
– İki kardeş, iki kardeş (M, M, M)
Deux frères, deux frères (M, M, M)
– İki kardeş, iki kardeş (M, M, M)
Bats les couilles de ces fils de pute
– Bu orospu çocuklarının taşaklarını döv
J’suis pas là pour être aimé, faudra t’y faire à l’idée
– Buraya sevilmek için gelmedim, bu fikre alışman gerekecek.
Rien à foutre de ces catin des bois de ce rap de merde
– Bu boktan rapten bu şerefsizler sikimde değil
Ou de qui t’aura validé
– Ya da seni kim onaylamış olacak
Même plus besoin de vis-ser de la qualité d’après vé-Her
– Vé-Her’e göre kaliteyi kontrol etmeye bile gerek yok
De la force au calme, au Kaïô-Ken
– Güçten sükunete, Kaio-Ken’e
Allez c’est l’heure
– Hadi zamanı geldi
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.