Sick Luke, Sick Luke
– Hasta Luke, Hasta Luke
La libertà costa cara, ti cola il mascara e diventa il Niagara
– Özgürlük pahalıya mal olur, maskaranı düşürür ve Niagara olur
Nello zaino le Montana e questa città grigia torna colorata
– Sırt çantasında Le Montana ve bu gri Şehir renkli dönüyor
Prendi da bere che ‘sta settimana sto da solo a casa
– Bu hafta bir içki al Evde yalnızım.
Ora che sono le tre del mattino ci siamo solo noi per strada
– Saat sabahın üçü olduğuna göre sokakta sadece biz varız.
Noi che fumavamo fino all’alba (all’alba)
– Şafağa kadar sigara içen biziz.
Brilli come le stelle nel cielo
– Gökyüzündeki yıldızlar gibi parla
Nuvole di fumo nella stanza (nella stanza)
– Odada duman bulutları (odada)
Così le paranoie non le vedo
– Paranoya göremiyorum.
Coi sogni più grandi di noi
– Bizden daha büyük hayallerle
Ho scritto col marker sul muro
– Duvardaki işaretleyiciyle yazdım.
“Non ci avrete come ci volete voi e se non vi sta bene, fanculo”
– “Bizi istediğin gibi kabul etmeyeceksin ve eğer beğenmezsen, siktir git.”
Non ci vogliono insieme come le Vele, come le Torri Gemelle
– Yelken gibi, ikiz Kuleler gibi birlikte olmamızı istemiyorlar.
Ti faccio una foto, un istante è più bello se dura per s-
– Bir fotoğrafını çekeceğim, bir an daha güzel eğer uzun sürerse-
Niente è per sempre, tranne stanotte
– Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, bu gece hariç
Voliamo per la strada dopo qualche cocktail
– Birkaç kokteylden sonra caddede uçuyoruz.
Niente è per sempre, ok, che ce ne fotte?
– Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, tamam mı?
Nessuno ci fermerà, neanche la morte
– Kimse bizi durduramaz, ölüm bile
Neanche la morte
– Ölüm bile yok
Neanche la morte ci fermerà
– Ölüm bile bizi durduramaz.
Ho scritto: “Ti amo” con l’Uni Posca
– Uni Posca ile ” Seni seviyorum ” yazdım
Dopo qualche birra questa notte è nostra
– Birkaç biradan sonra bu gece bizim olacak.
Che è un attacco di cuore, io non trovo parole
– Bu kalp krizi, kelime bulamıyorum.
Abbraccio Marco che mi dice: “Devi crede’ all’amore”
– Bana “Devi aşka inanıyor” diyen Marco’ya sarılıyorum.
Come cazzo fai?
– Ne haltlar karıştırıyorsun?
Nascondi i sentimenti dentro agli skinny
– Skinn SK içindeki duyguları gizle
Che racconteremo poi ai nostri figli
– Çocuklarımıza ne söyleyeceğiz
Che eravamo tutti ragazzi tristi?
– Hepimizin üzgün çocuklar olduğumuzu mu?
E invece abbiamo detto di no (no)
– Ve bunun yerine hayır dedik (hayır)
Perché tutto questo trova un appiglio (appiglio)
– Bütün bunlar neden bir dayanak buluyor (dayanak)
Sei bella come San Lorenzo (San Lorenzo)
– San Lorenzo (San Lorenzo) kadar güzelsin.
A tratti stupenda come San Basilio (San Basilio)
– San Basilio kadar güzel zamanlarda (San Basilio)
Casa libera ce l’ho
– Bedava ev bende
Ma ho una casa popolare, non ho mica un loft (loft)
– Ama popüler bir evim var, çatı katım yok (çatı katı)
Porta qualche birra e dopo dello scotch
– Biraz bira ve biraz viski getir.
Che il mio letto singolo diventa uno yacht
– Tek kişilik yatağımın bir Y
E ritorno barcollante, con l’alcol nelle gambe
– Ve sırtını sallayarak, bacaklarında alkolle
Una foto di nascosto e tu mi dici: “Che palle”
– Gizlice bir fotoğraf ve bana diyorsun ki: “ne topları”
Io dico: “Che palle” perché poi è un istante
– “Ne taşak” diyorum çünkü o zaman bir an
Che diventa per sempre è molto più interessante
– Sonsuza dek olması çok daha ilginç
Niente è per sempre tranne stanotte
– Bu geceden başka hiçbir şey sonsuza dek sürmez
Voliamo per la strada dopo qualche cocktail
– Birkaç kokteylden sonra caddede uçuyoruz.
Niente è per sempre, ok, che ce ne fotte?
– Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez, tamam mı?
Nessuno ci fermerà, neanche la morte
– Kimse bizi durduramaz, ölüm bile
Neanche la morte
– Ölüm bile yok
Neanche la morte ci fermerà
– Ölüm bile bizi durduramaz.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.