In pitch dark
– Zifiri karanlıkta
I go walking in your landscape
– Senin manzaranda yürümeye gidiyorum
Broken branches
– Kırık dallar
Trip me as I speak
– Konuşurken bana çelme tak
Just ’cause you feel it
– Sadece hissettiğin için
Doesn’t mean it’s there
– Orada olduğu anlamına gelmez.
Just ’cause you feel it
– Sadece hissettiğin için
Doesn’t mean it’s there
– Orada olduğu anlamına gelmez.
There’s always a siren
– Her zaman bir siren vardır
Singing you to shipwreck
– Seni batığa söylerken
(Don’t reach out, don’t reach out)
– (Uzanma, uzanma)
(Don’t reach out, don’t reach out)
– (Uzanma, uzanma)
Steer away from these rocks
– Bu kayalardan uzak dur
We’d be a walking disaster
– Yürüyen bir felaket olurduk
(Don’t reach out, don’t reach out)
– (Uzanma, uzanma)
(Don’t reach out, don’t reach out)
– (Uzanma, uzanma)
Just ’cause you feel it
– Sadece hissettiğin için
Doesn’t mean it’s there
– Orada olduğu anlamına gelmez.
(Someone on your shoulder)
– (Birisi omzunda)
(Someone on your shoulder)
– (Birisi omzunda)
Just ’cause you feel it
– Sadece hissettiğin için
Doesn’t mean it’s there
– Orada olduğu anlamına gelmez.
(Someone on your shoulder)
– (Birisi omzunda)
(Someone on your shoulder)
– (Birisi omzunda)
There, there!
– İşte, işte!
Why so green
– Neden bu kadar yeşil
And lonely, and lonely
– Ve yalnız, ve yalnız
And lonely
– Ve yalnız
Heaven sent you
– Cennet seni gönderdi
To me, to me
– Bana, bana
To me
– Bana
We are accidents
– Biz kazayız
Waiting, waiting
– Bekliyorum, bekliyorum
To happen
– Olmak
We are accidents
– Biz kazayız
Waiting, waiting
– Bekliyorum, bekliyorum
To happen
– Olmak
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.