Regard, Troye Sivan & Tate McRae – You İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları

Yeah
– Evet
All I see is, is you, is you
– Tek gördüğüm sensin, sensin.
Oh, you
– Oh, sen

How could you ever leave me without a chance to try?
– Denemeye fırsat bulamadan beni nasıl terk edersin?
How can I be sorry if I don’t know the crime?
– Suçu bilmiyorsam nasıl özür dileyebilirim?
I should be mad ’cause you never told me why
– Kızgın olmalıyım çünkü bana nedenini söylemedin.
Still, I can’t seem to say goodbye
– Yine de, elveda diyemiyorum.

Ooh, yeah
– Ooh, Evet
When I try to fall back, I fall back to you (yeah)
– Geri düşmeye çalıştığımda, sana geri dönüyorum (Evet)
When I talk to my friends, I talk about you (yeah)
– Arkadaşlarımla konuştuğumda, senin hakkında konuşuyorum (Evet)
When the Hennessy’s strong, all I see is you, is you, is you, oh you (ooh)
– Hennessy güçlü olduğunda, tek gördüğüm sensin, sensin, sensin, oh sen (ooh)
Yeah, ooh (yeah)
– Evet, ooh (Evet)
No, I haven’t moved on, but trust me, I’ve tried (yeah)
– Hayır, devam etmedim, ama inan bana, denedim (Evet)
If I give you a call, don’t hang up the line (yeah)
– Seni ararsam, telefonu kapatmayın (Evet)
When the Hennessy’s strong, all I see is you, is you, is you, oh you
– Hennessy güçlü olduğunda, tek gördüğüm sensin, sensin, sensin, oh sensin

(Oh, you)
– (Oh, sen)

I’m good at overthinking
– Ben overthinking iyiyim
But I haven’t even got this far
– Ama bu kadar uzağa bile gitmedim.
All I know is that my mind is
– Tek bildiğim, aklımın
In the backseat of your Corvette car
– Corvette arabanızın arka koltuğunda
You got me at my baddest (baddest)
– Beni en kötü şekilde yakaladın (en kötü)
And you got me ’round your fingertip
– Ve sen beni parmak ucunun etrafında dolaştırdın
Should be fed up with your bullshit
– Saçmalıklarından bıkmış olmalısın.
But everything about you, no, I can’t resist
– Ama seninle ilgili her şey, hayır, karşı koyamıyorum

How could you ever leave me without a chance to try?
– Denemeye fırsat bulamadan beni nasıl terk edersin?
How can I be sorry if I don’t know the crime?
– Suçu bilmiyorsam nasıl özür dileyebilirim?
I should be mad that you never told me why
– Bana nedenini söylemediğin için kızgın olmalıyım.
Still, I can’t seem to say goodbye
– Yine de, elveda diyemiyorum.

Ooh, yeah
– Ooh, Evet
When I try to fall back, I fall back to you (yeah)
– Geri düşmeye çalıştığımda, sana geri dönüyorum (Evet)
When I talk to my friends, I talk about you (yeah)
– Arkadaşlarımla konuştuğumda, senin hakkında konuşuyorum (Evet)
When the Hennessy’s strong, all I see is you, is you, is you, oh you (ooh)
– Hennessy güçlü olduğunda, tek gördüğüm sensin, sensin, sensin, oh sen (ooh)
Yeah, ooh (yeah)
– Evet, ooh (Evet)
No, I haven’t moved on, but trust me, I’ve tried (yeah)
– Hayır, devam etmedim, ama inan bana, denedim (Evet)
If I give you a call, don’t hang up the line (yeah)
– Seni ararsam, telefonu kapatmayın (Evet)
When the Hennessy’s strong, all I see is you, is you, is you, oh you
– Hennessy güçlü olduğunda, tek gördüğüm sensin, sensin, sensin, oh sensin

Is you, oh, you
– Sen, oh, sen misin

Is you, is you, oh, you
– Sen misin, sen misin, oh, sen misin

I see your face in every stranger, everywhere I go (everywhere I go)
– Yüzünü her yabancıda görüyorum, gittiğim her yerde (gittiğim her yerde)
I hear your voice in conversations, every word you spoke (every word you spoke)
– Konuşmalarda sesini duyuyorum, konuştuğun her kelime (konuştuğun her kelime)
Nearly blocked you on my phone about a thousand times
– Telefonumda seni neredeyse binlerce kez engelliyordum.
Yeah, I know I should say goodbye
– Evet, elveda demem gerektiğini biliyorum.

Yeah, I know I should say goodbye
– Evet, elveda demem gerektiğini biliyorum.

Ooh, yeah
– Ooh, Evet
When I try to fall back, I fall back to you (yeah)
– Geri düşmeye çalıştığımda, sana geri dönüyorum (Evet)
When I talk to my friends, I talk about you (yeah)
– Arkadaşlarımla konuştuğumda, senin hakkında konuşuyorum (Evet)
When the Hennessy’s strong, all I see is you, is you, is you, oh you (ooh)
– Hennessy güçlü olduğunda, tek gördüğüm sensin, sensin, sensin, oh sen (ooh)
Yeah, ooh (yeah)
– Evet, ooh (Evet)
No, I haven’t moved on, but trust me, I’ve tried (yeah)
– Hayır, devam etmedim, ama inan bana, denedim (Evet)
If I give you a call, don’t hang up the line (yeah)
– Seni ararsam, telefonu kapatmayın (Evet)
When the Hennessy’s strong, all I see is you, is you, is you, oh you
– Hennessy güçlü olduğunda, tek gördüğüm sensin, sensin, sensin, oh sensin




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın