There used to be a graying tower alone on the sea
– Eskiden denizde tek başına ağaran bir kule vardı.
You became the light on the dark side of me
– Sen benim karanlık tarafımdaki ışık oldun
Love remained a drug that’s the high and not the pill
– Aşk, hap değil, yüksek olan bir ilaç olarak kaldı
But did you know that when it snows
– Ama kar yağdığında bunu biliyor muydun
My eyes become large and the light that you shine can be seen?
– Gözlerim büyür ve parladığın ışık görülebilir mi?
Baby, I compare you to a kiss from a rose on the gray
– Bebeğim, seni gri bir gülden bir öpücükle karşılaştırıyorum
Ooh, the more I get of you, the stranger it feels, yeah
– Ooh, biz ölürken, sen ve ben, bir his yabancıya, Evet
And now that your rose is in bloom
– Ve şimdi gülün çiçek açıyor
A light hits the gloom on the gray
– Bir ışık gri kasvet vurur
There is so much a man can tell you, so much he can say
– O kadar çok insan, o kadar söyleyeyim, söyleyebiliriz
You remain my power, my pleasure, my pain, baby
– Güç benim, mutluluğum, acım, bebek kalır
To me you’re like a growing addiction that I can’t deny
– Benim için inkar edemeyeceğim büyüyen bir bağımlılık gibisin
Won’t you tell me, is that healthy, baby?
– Bana söylemeyecek misin, bu sağlıklı mı bebeğim?
But did you know that when it snows
– Ama kar yağdığında bunu biliyor muydun
My eyes become large and the light that you shine can be seen?
– Gözlerim büyür ve parladığın ışık görülebilir mi?
Baby, I compare you to a kiss from a rose on the gray
– Bebeğim, seni gri bir gülden bir öpücükle karşılaştırıyorum
Ooh, the more I get of you, the stranger it feels, yeah
– Ooh, biz ölürken, sen ve ben, bir his yabancıya, Evet
Now that your rose is in bloom
– Şimdi gülün çiçek açtı
A light hits the gloom on the gray
– Bir ışık gri kasvet vurur
I’ve been kissed by a rose on the gray, baby
– Gri bir gül tarafından öpüldüm, bebeğim
I’ve been kissed by a rose on the gray
– # Gri bir gül tarafından öpüldüm #
(And if I should fall, would it all go away, baby?)
– (Ve eğer düşersem, her şey gider mi bebeğim?)
I’ve been kissed by a rose on the gray
– # Gri bir gül tarafından öpüldüm #
There is so much a man can tell you, so much he can say
– O kadar çok insan, o kadar söyleyeyim, söyleyebiliriz
You are my power, my pleasure, my pain
– Sen benim gücümsün, benim zevkimsin, benim acımsın
To me you’re like a growing addiction that I can’t deny
– Benim için inkar edemeyeceğim büyüyen bir bağımlılık gibisin
Won’t you tell me, is that healthy, baby?
– Bana söylemeyecek misin, bu sağlıklı mı bebeğim?
But did you know that when it snows
– Ama kar yağdığında bunu biliyor muydun
My eyes become large and the light that you shine can be seen?
– Gözlerim büyür ve parladığın ışık görülebilir mi?
Baby, I compare you to a kiss from a rose on the gray
– Bebeğim, seni gri bir gülden bir öpücükle karşılaştırıyorum
Ooh, the more I get of you, the stranger it feels, yeah
– Ooh, biz ölürken, sen ve ben, bir his yabancıya, Evet
Now that your rose is in bloom
– Şimdi gülün çiçek açtı
A light hits the gloom on the gray
– Bir ışık gri kasvet vurur
Yes, I compare you to a kiss from a rose on the gray
– Evet, seni gri bir gülden bir öpücükle karşılaştırıyorum
Ooh, the more I get of you, the stranger it feels, yeah
– Ooh, biz ölürken, sen ve ben, bir his yabancıya, Evet
Now that your rose is in bloom
– Şimdi gülün çiçek açtı
A light hits the gloom on the gray
– Bir ışık gri kasvet vurur
Now that your, now that your, that your rose is in bloom
– Şimdi senin, şimdi senin, gülün çiçek açıyor
A light hits the gloom on the gray
– Bir ışık gri kasvet vurur
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.