Jumped out of bed this morning
– Bu sabah yataktan fırladı.
With a smile upon my face
– Yüzümde bir gülümseme ile
It’s still there while I shave my chin
– Çenemi tıraş ederken hala orada.
But the reason’s hard for me to trace
– Ama nedenini bulmak benim için zor
I cook myself some breakfast
– Ben de kendime kahvaltı yemek yaparım
Have some coffee while I muse
– İlham perisi ben ise, bir kahve için
Where could this smile have come from?
– Bu gülümseme nereden gelmiş olabilir?
It’s a muscle that I rarely use
– Nadiren kullandığım bir kas.
Call the doctor with my symptoms
– Belirtilerimle doktoru ara.
Should I spend all day in bed?
– Bütün günü yatakta mı geçireyim?
Can you explain what’s ailing me?
– Bana kötü yanını açıklayabilir misiniz?
And this is what my doctor said
– İşte doktorum böyle dedi.
If it’s love, it has no season
– Eğer aşksa, mevsimi yoktur.
If it’s love, there is no cure
– Eğer aşksa, tedavisi yoktur.
If it’s love, it won’t see reason
– Eğer aşksa, akıl görmez.
And of this you can be sure
– Ve bundan emin olabilirsiniz
If it’s love, you must surrender
– Eğer aşksa, teslim olmalısın.
If it’s love that’s turned you ’round
– Eğer seni döndüren aşksa
If it’s love, the odds are slender
– Eğer aşksa, olasılıklar zayıftır.
If it’s love, you’re sunk without a trace
– Eğer aşksa, iz bırakmadan batırılırsın.
One case can bring you down
– Bir dava seni alaşağı edebilir.
You smile and your heart skips a beat
– Gülümsüyorsun ve kalbin bir ritmi atlıyor
You hear a church bell chiming
– Kilise zilinin çaldığını duyuyorsun.
A sound that’s ringing in your ears
– Kulaklarında çınlayan bir ses
Will set your heartbeat climbing
– Sinyal ayarlama tırmanma
And my doctor’s diagnosis?
– Peki doktorumun teşhisi?
His opinion and I quote
– Onun görüşü ve alıntı yapıyorum
“I’ll write you a prescription”
– “Sana reçete yazacağım”
And this is what my doctor wrote
– İşte doktorum böyle yazdı.
If it’s love, it has no season
– Eğer aşksa, mevsimi yoktur.
If it’s love, there is no cure
– Eğer aşksa, tedavisi yoktur.
If it’s love, it won’t see reason
– Eğer aşksa, akıl görmez.
And of this you can be sure
– Ve bundan emin olabilirsiniz
If it’s love, you must surrender
– Eğer aşksa, teslim olmalısın.
If it’s love, then you must yield
– Eğer aşksa, o zaman boyun eğmelisin
If it’s love, the odds are slender
– Eğer aşksa, olasılıklar zayıftır.
If it’s love, the trap’s already laid
– Eğer aşksa, tuzak çoktan atılmıştır.
And I’m afraid your fate is all but sealed
– Ve korkarım kaderin neredeyse mühürlendi.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.