Run fast from my day job
– Günlük işimden hızlı koş
Runnin’ fast from the way it was
– Eskiden olduğu gibi hızlı koşuyorum
Jump quick to a pay check
– Hızlı bir ödeme çekine atla
Runnin’ back to the strip club
– Striptiz kulübüne geri dönüyorum
I’m never going back, never going back
– Asla geri dönmeyeceğim, asla geri dönmeyeceğim
No you can’t make me
– Ne yapabilirsiniz yok bana
Never going back, never going back (Nah)
– Asla geri dönmeyeceğim, asla geri dönmeyeceğim (Hayır)
They never take me (Yeah)
– Beni asla almazlar (Evet)
I’ve paid enough of petty dues
– Yeterince küçük aidat ödedim.
I’ve had enough of shitty news
– Bu kadar boktan haber yeter.
I’ve had a thing for dirty shoes since I was 10
– 10 yaşımdan beri kirli ayakkabılara düşkünüm.
Love dirty men alike
– Hem kirli erkekleri seviyorum
Ooh
– Ooh
Better day than yesterday (Keep cuttin’ up)
– Dünden daha iyi bir gün (kesmeye devam et)
Ooh oh
– Ooh oh
I just take it day by day
– Sadece günden güne alıyorum
Ooh oh oh
– Ooh oh oh
Never hearing what they say
– Ne dediklerini hiç duymuyorum
Ooh ooh
– Ooh ooh
I just do it my way
– Ben sadece kendi yolumla yapıyorum
All I got is these broken clocks
– Tek sahip olduğum bu kırık saatler
I ain’t got no time
– Zamanım yok
Just burning daylight
– Sadece yanan gün ışığı
Still love and it’s still love, and it’s still love
– Hala aşk ve hala aşk ve hala aşk
It’s still love, still love (Still lovin’), still love
– Hala aşk, hala aşk( hala aşk), hala aşk
It’s still love but it’s still love
– Bu hala aşk ama yine de aşk
Nothin’ but love for you (Nothin’ but)
– Hiçbir şey ama senin için aşk (hiçbir şey ama)
Nothin’ but love (Nothin’ but)
– Hiçbir şey ama aşk (hiçbir şey ama)
Nothin’ but love
– Hiçbir şey ama aşk
All that I’ve got, pieces and pages
– Sahip olduğum her şey, parçalar ve sayfalar
Talking a lot, sorry I’m faded
– Çok konuşuyorum, üzgünüm soldum
Think I’ve forgot, you love me
– Unuttuğumu düşünüyorum, beni seviyorsun
You love me
– Beni seviyorsun
You love me
– Beni seviyorsun
Got a shift at 10 a.m
– Saat 10’da vardiyam var.
Gotta dip at 10 p.m
– Saat 10’da dalmak lazım.
Gotta get that cash
– Parayı almalıyım.
Won’t get past the lunch break
– Öğle tatilini geçemeyeceğim.
I ain’t had a smoke break
– Sigara molası vermedim.
In about two days don’t break
– Yaklaşık iki gün içinde kırılmaz
Been about three years since I dated you
– Seninle çıkalı üç yıl oldu.
Why you still talking ’bout me like we together?
– Neden hala benim hakkımda birlikte olduğumuz gibi konuşuyorsun?
I moved on for the better
– Daha iyisi için devam ettim
You moved on to whoever
– Kim taşındı
I was down for whatever and then some
– Her şey için aşağıdaydım ve sonra bazıları
You gon’ make me late to work again
– Beni tekrar işe geç bırakacaksın.
Ooh
– Ooh
Better day than yesterday
– Dünden daha iyi bir gün
Ooh oh
– Ooh oh
I just take it day by day
– Sadece günden güne alıyorum
Ooh oh oh
– Ooh oh oh
Never hearing what they say
– Ne dediklerini hiç duymuyorum
Ooh ooh
– Ooh ooh
I just do it my way (Just do it)
– Şimdi bunu kendi yöntemimle yapacağım )
All I got is these broken clocks
– Tek sahip olduğum bu kırık saatler
I ain’t got no time
– Zamanım yok
Just burning daylight
– Sadece yanan gün ışığı
Still love and it’s still love, and it’s still love
– Hala aşk ve hala aşk ve hala aşk
It’s still love, still love, still love (Still lovin’)
– Hala aşk, hala aşk, hala aşk (hala aşk)
It’s still love but it’s still love (Still lovin’)
– Hala aşk ama hala aşk (hala aşk)
Nothin’ but love for you
– Sana olan sevgiden başka bir şey değil
Nothin’ but love (Nothin’ but)
– Hiçbir şey ama aşk (hiçbir şey ama)
Nothin’ but love
– Hiçbir şey ama aşk
I don’t eat, can’t sleep past 9 a.m
– Yemek yemiyorum, sabah 9’dan sonra uyuyamıyorum.
Heartbeat make me feel young again (Like a snail, like a)
– Kalp atışı beni tekrar genç hissettiriyor (bir salyangoz gibi, bir salyangoz gibi).)
Can’t beat em just join the party (Come and join the party)
– Onları yenemezsin sadece partiye katıl (gel ve partiye katıl)
I don’t wanna, don’t need nobody
– İstemiyorum, kimseye ihtiyacım yok
All that I’ve got, pieces and pages
– Sahip olduğum her şey, parçalar ve sayfalar
Talking a lot, sorry I’m faded
– Çok konuşuyorum, üzgünüm soldum
Think I’ve forgot, you love me
– Unuttuğumu düşünüyorum, beni seviyorsun
You love me
– Beni seviyorsun
You love me
– Beni seviyorsun
You love me
– Beni seviyorsun
You love me
– Beni seviyorsun
You love me
– Beni seviyorsun
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.