Terence Trent D’Arby – Holding On To You (Edit 2) İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

I left the east side for a west coast beauty
– Batı yakası güzelliği için doğu yakasından ayrıldım.
A girl who burned my thoughts like kisses
– Düşüncelerimi öpücük gibi yakan bir kız
She was down by street decree
– Sokak kararnamesiyle aşağıdaydı.
She swore she’d pull my best years out of me
– En iyi yıllarımı içimden çekeceğine yemin etti.

Fat painted lips on a live wire beauty
– Canlı bir tel güzellik şişman boyalı dudaklar
A tangerine girl with tambourine eyes
– Tef gözlü mandalinalı bir kız
Her face was my favourite magazine
– Yüzünü favori dergim oldu
Her body was my favourite book to read
– Vücudu okumak için en sevdiğim kitaptı.

They say that all poets must have an unrequited love
– Bütün şairlerin karşılıksız bir aşka sahip olması gerektiğini söylüyorlar
As all lovers must have thought-provoking fears
– Tüm aşıkların düşündürücü korkuları olması gerektiği gibi

But holding on to you means letting go of pain
– Ama sana tutunmak acıyı bırakmak demektir
Means letting go of tears
– Gözyaşlarını bırakmak demektir
Means letting go of rain
– Yağmuru bırakmak demektir
Means letting go of what’s not real
– Gerçek olmayanı bırakmak demektir.
Holding on to you, oh
– Sana tutunuyorum, oh

I left the rough side for a seaside baby
– Zor tarafı bir sahil bebeği için terk ettim.
A chamomile smile that pouts on cue, ha
– İşarete surat asan bir papatya gülümsemesi, ha
For every moment I breathe her sigh
– Her an onun iç çekişini soluyorum.
Her bosom contains my sweet alibi, yeah!
– Bağrında benim tatlı mazeretim var, evet!
In an emotional mist she breathes in fog
– Duygusal bir sisin içinde sisin içinde nefes alır
And breathes it out as garden flowers
– Ve onu bahçe çiçekleri gibi soluyor
Why me of all the tough-talking boys?
– Neden bu kadar sert konuşan çocuklardan biriyim?

I guess she heard my heartbeat through the noise
– Sanırım gürültüden kalp atışlarımı duydu.
They say that all poets must have an unrequited love, yes they do, ha
– Bütün şairlerin karşılıksız bir aşka sahip olması gerektiğini söylüyorlar, evet öyle, ha

As all lovers must have thought-provoking fears
– Tüm aşıkların düşündürücü korkuları olması gerektiği gibi
But holding on to you means letting go of pain
– Ama sana tutunmak acıyı bırakmak demektir
Means letting go of tears
– Gözyaşlarını bırakmak demektir
Means letting go of rain
– Yağmuru bırakmak demektir
Holding on to you, ha
– Sana tutunuyorum, ha
Means letting sorrows heal
– Üzüntülerin iyileşmesine izin vermek anlamına gelir
Means letting go of what’s not real, yeah!
– Gerçek olmayanı bırakmak demek, evet!

Holding on to you, yeah!
– Sana tutunuyorum, evet!
Woo-hoo!
– Woo-hoo!

Wah, heard some people say that all poets must have an unrequited love, ha
– Hepsi şairler bir karşılıksız aşk olması gerektiğini Wah, haber diyorlar
As all lovers I’m sure must have thought-provoking fears, yeah!
– Tüm aşıklar olarak eminim düşündürücü korkulara sahip olmalıyım, evet!

But holding on to you means letting sorrows heal
– Ama senin için yaşayan acılarını iyileşmek izin anlamına gelir
Means letting go of what’s not real
– Gerçek olmayanı bırakmak demektir.
Holding on to you
– Sana tutunmak
I left the east coast for a west coast beauty
– Batı kıyısı güzelliği için doğu kıyısı’ndan ayrıldım.
A woman who read my thoughts like kisses
– Düşüncelerimi öpücük gibi okuyan bir kadın
She was down, down by street decree
– Aşağıdaydı, sokak kararnamesiyle aşağıdaydı.
She swore she’d pull my best years out of me
– En iyi yıllarımı içimden çekeceğine yemin etti.

Fat wet lips on a sea salt canvas
– Deniz tuzu tuvalinde yağlı ıslak dudaklar
Goodbye Picasso, hello Dolly
– Elveda Picasso, merhaba Dolly.

The soil is fertile where her footsteps trod
– Ayak seslerinin bastığı toprak verimli.
She’s my new religion, she’s all I got
– O benim yeni dinim, sahip olduğum tek şey o
They say that all poets must have an unrequited love, yes they do, ha
– Bütün şairlerin karşılıksız bir aşka sahip olması gerektiğini söylüyorlar, evet öyle, ha
As all lovers, I’m sure must have thought-provoking fears, yeah!
– Tüm aşıklar olarak, eminim düşündürücü korkuları vardır, evet!

But holding on to you means letting go of pain
– Ama sana tutunmak acıyı bırakmak demektir
Means letting go of tears
– Gözyaşlarını bırakmak demektir
Means letting go of rain
– Yağmuru bırakmak demektir
Holding on to you, ha
– Sana tutunuyorum, ha
Means letting sorrows heal
– Üzüntülerin iyileşmesine izin vermek anlamına gelir

It means letting go
– Salıverme anlamına gelir
It means letting go of pain
– Acıyı bırakmak demek.
It means letting go of pain, yeah!
– Acıyı bırakmak demek, evet!
Yeah, yeah, yeah, yeah, yeah, whoo
– Evet, evet, evet, evet, evet, whoo

It means letting go of tears, it means letting go of rain
– Gözyaşlarını bırakmak demek, yağmuru bırakmak demek
It means turning the page
– Sayfayı çevirmek demek
And letting go of pain
– Ve acıyı bırakmak
Woo-hoo, yes it does, yes it does, yes it does
– Woo-hoo, evet öyle, evet öyle, evet öyle




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın