Oh yeah, oh, no, the train, the train
– Oh evet, oh, hayır, tren, tren
Every two or three years the train killed somebody
– Her iki ya da üç yılda bir tren birini öldürdü
Every two or three years, yeah
– Her iki ya da üç yılda bir, Evet
Everybody knows about the train, okay?
– Herkes treni biliyor, tamam mı?
You hear it constantly
– Sürekli duyuyorsun.
I, I think the train is a way to find your way out of this life
– Bence tren bu hayattan çıkış yolunu bulmanın bir yolu.
If you get hit by it
– Eğer vurulursan
A couple of kids got hit by a Union Pacific train
– Birkaç çocuğa Union Pacific treni çarptı.
Carrying sheet metal and household appliances through the pouring rain
– Sağanak yağmurda sac ve ev aletlerinin taşınması
They were planning on getting married after graduation
– Mezun olduktan sonra evlenmeyi planlıyorlardı.
Had a little baby girl, trouble came and shut it down
– Küçük bir kız çocuğu oldu, sorun geldi ve kapattı
Things like that ain’t supposed to happen
– Böyle şeylerin olmaması gerekiyordu
In this quiet town
– Bu sakin kasabada
Families are tight
– Aileler sıkışık
Good people, they still don’t deadbolt their doors at night
– İyi insanlar, geceleri hala kapılarını kilitlemiyorlar.
In this quiet town
– Bu sakin kasabada
(In this quiet town)
– (Bu sessiz kasabada)
When we first heard opioid stories
– Opioid hikayelerini ilk duyduğumuzda
They were always in whispering tones
– Hep fısıldayan tonlardaydılar.
Now banners of sorrow mark the front steps of childhood homes
– Şimdi üzüntü pankartları çocukluk evlerinin ön basamaklarını işaret ediyor
Parents wept through daddy’s girl eulogies
– Ebeveynler babasının kız övgüleriyle ağladı
And merit badge milestones with their daughters and sons
– Ve liyakat rozeti kızları ve oğulları ile kilometre taşları
Laying there lifeless in their suits and gowns
– Orada takım elbiseleri ve önlükleriyle cansız yatıyorlar.
Somebody’s been keepin’ secrets
– Birileri sır saklıyor
In this quiet town
– Bu sakin kasabada
They know how to live
– Nasıl yaşayacaklarını biliyorlar.
Good people who lean on Jesus, they’re quick to forgive
– İsa’ya yaslanan iyi insanlar, çabuk affederler.
In this quiet town
– Bu sakin kasabada
Now whenever I’m near the town
– Şimdi ne zaman kasabaya yaklaşsam
I’ll find some reason to give
– Vermek için bir sebep bulacağım.
And I will walk with the dead and the living where I used to live
– Eskiden yaşadığım yerde ölülerle ve yaşayanlarla yürüyeceğim.
And every time I see my parents in the prime of their lives
– Ve ailemi hayatlarının en güzel döneminde her gördüğümde
Offering their son the kind of love he could never put down
– Oğullarına asla bırakamayacağı bir sevgiyi sunmak
Part of me is still that stainless kid, lucky
– Bir yanım hala o paslanmaz çocuk, şanslı
In this quiet town
– Bu sessiz kasabada
Salt of the land
– Toprağın tuzu
Hard-working people, if you’re in trouble they’ll lend you a hand
– Çalışkan insanlar, başınız belaya girerse size yardım ederler.
Here in this quiet town
– İşte bu sakin kasabada
The first crop of hay is up
– İlk saman mahsulü hazır
School let out and the sun beats down
– Okul serbest bırakıldı ve güneş battı
Smoke billows from a Sunday train
– Pazar treninden duman akıyor
That cries away from a quiet town
– Bu sessiz bir kasabadan uzakta ağlıyor
The Killers – Quiet Town İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.