Hey
– Hey
Malgré les cernes, malgré les sommes, j’dois faire les sommes
– Koyu halkalara rağmen, toplamlara rağmen, toplamları yapmak zorundayım
Remplir des salles, refaire du sale, refaire du son
– Odaları doldur, pisliği yinele, sesi yinele
Sur les bleus, ça verse l’essence
– Mavilere benzin döküyor
Ça a même pas commencé, ça veut tirer sur mon sort
– Daha başlamadı bile, üzerime düşeni yapmak istiyor.
J’me suis même pas prononcé, je sais très bien comment c’est
– Kendimi bile telaffuz etmedim, nasıl olduğunu çok iyi biliyorum
Si tu savais (Oh), si tu savais (Oh)
– Bilseydin (Oh), bilseydin (Oh)
Trop d’fois où j’ai donné, trop d’fois où j’ai donné
– Verdiğim pek çok kez, pek çok kez yaptım verilen
J’vois plus le soleil, toute l’année, c’est l’hiver (‘ver)
– Artık güneşi görmüyorum, tüm yıl boyunca, kış (‘ver)
J’suis passé de deux à quinze (Quinze), j’suis passé de deux à quinze (Quinze)
– İki itibaren (15) onbeş gittim, iki ile 15 (On beş)gittim
Bats les couilles d’leur histoire (‘toire), j’suis venu marquer la mienne (Mienne)
– Hikayelerinin toplarını yendi (‘toire), benimkini işaretlemeye geldim (Benimki)
Laisse-les faire les Bobby, on sait y a qui sur le papier
– Bırak Bobby’leri yapsınlar, gazetede kimin olduğunu biliyoruz.
Y a que l’oseille pour nous soigner, c’est vrai qu’y avait qu’toi
– Bizi iyileştirecek sadece kuzukulağı var, sadece sen olduğun doğru
Mais si jamais, j’me fais coffrer, qui va payer mon toit, wesh?
– Ama eğer yakalanırsam, çatımın parasını kim ödeyecek, wesh?
Y a qu’ça pour me soigner, que ça pour m’soigner
– Beni iyileştirecek tek şey, bana iyileşmek için
Que ça pour m’soigner, que ça pour m’soigner (Han)
– Beni iyileştirmesi için, beni iyileştirmesi için (Han)
J’ai remis la tenue pour zoner, j’ai remis les gants pour missionner
– Kıyafeti bölgeye geri koydum, eldivenleri göreve geri koydum.
Évidemment, j’suis sonné, j’ai remis les pour missionner
– Belli ki aradım, onları misyoner’e teslim ettim.
Ça commence par: “Comment ça?”
– Her şey şöyle başlar: “Ne demek istiyorsun?”
Quand tu vois les choses qu’on peut pas consommer
– Tüketemeyeceğimiz şeyleri gördüğünde
Ça finit en “massacre”
– Bir “katliam” ile bitiyor
Et le bruit du pétard pour s’consoler
– Ve rahatlık için havai fişeğin sesi
Toujours des: “Comment ça?”
– Her zaman: “Ne demek istiyorsun?”
Quand tu vois des choses qu’on peut pas consommer
– Tüketemeyeceğimiz şeyler gördüğünde
Ça finit en “massacre”
– Bir “katliam” ile bitiyor
Et le bruit du pétard pour s’consoler
– Ve rahatlık için havai fişeğin sesi
Toujours des: “Comment ça?”
– Her zaman: “Ne demek istiyorsun?”
Malgré les cernes, malgré les sommes, j’dois faire les sommes
– Koyu halkalara rağmen, toplamlara rağmen, toplamları yapmak zorundayım
Remplir des salles, refaire du sale, refaire du son
– Odaları doldur, pisliği yinele, sesi yinele
Sur les bleus, ça verse l’essence
– Mavilere benzin döküyor
Ça a même pas commencé, ça veut tirer sur mon sort
– Daha başlamadı bile, üzerime düşeni yapmak istiyor.
J’me suis même pas prononcé, je sais très bien comment c’est
– Kendimi bile telaffuz etmedim, nasıl olduğunu çok iyi biliyorum
Han-na-na-na
– Han-na-na-na
Ouh
– Ooh
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.