Werenoi – Balmain Fransızca Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

On a trop perdu notre temps à s’tromper d’chemin, à marcher avec Sheitan
– Zamanımızın çoğunu yanlış yöne giderek Sheitan ile birlikte yürümekle harcadık.
Trop fumé d’shit, les yeux rouges sous les Dita, sale mentalité, prendre ces putes pour Conchita
– Çok tütsülenmiş bok, Dita’nın altındaki kırmızı gözler, kirli zihniyet, bu fahişeleri Conchita için al
Pas trop agité, pénave comme les gitans, ‘gros, j’ai perdu tout mon temps à visser tout le chewi
– Çok huzursuz değil, çingeneler gibi cesur, ‘temel olarak, tüm zamanımı tüm chewi’yi becererek harcadım
Détaillé le kamas comme Jedi et tout ça du jeudi au jeudi
– Ve Jedi olarak kamas ve perşembeden Perşembeye kadar olan her şey
Touches, t’achètes, bats les couilles qu’tu la touches à sept
– Dokun, satın al, yedide ona dokunduğun topları yen
T’es attaché assis sur la chaise, j’suis à 240 sur l’asphalte
– Sandalyede otururken bağlısın, asfaltta 240’dayım.
J’suis resté bloqué sur sa fesse, t’es resté bloqué sur la phase, ‘gros
– Kalçasını tıkılı kaldım, faz aşık oldum sana, ‘büyük
Tu sais qu’on a l’fer, nous on tabasse, ‘gros, tu vas péter ta tête sur le charas, ‘gros
– Demir var, döveriz, ‘yağ, charas kafanı osuruk edeceksin, ‘yağ
La rue, ça rend dur comme le Kamagra, toi t’as le fer, tu peux les faire
– Sokak, Kamagra gibi zorlaştırıyor, ütün var, yapabilirsin
T’es trop à l’aise pour le dire, tu bégayes quand faut le faire (Le faire)
– Bunu söylemek için çok rahatsın, yapman gerektiğinde kekeliyorsun (Yap)
J’suis plus jeter que judo (Judo), me demande: “Qui sera Judas? (Judas)
– Judo’dan (Judo) daha yaşlıyım, kendime soruyorum: “Yahuda kim olacak? (Yehuda)
Qui sera la pomme pourrie?”, tout ça, c’est le fruit d’un business juteux (Juteux)
– Çürük elma kim olacak?” bütün bunlar sulu (Sulu) bir işin meyvesidir

T’as niqué ta vie, t’as lancé les dés, tu t’es fait partouzer
– Hayatını mahvettin, zar attın, seks yaptın.
T’as baissé la vitre, t’as tiré au pompe, ils sont venus par douzaine
– Camdan aşağı yuvarlandın, pompaya ateş ettin, düzine kadar geldiler.
Produit de malade, comme le COVID, on va les faire tousser
– Hasta ürün, COVİD gibi, öksürmelerini sağlayacağız.
Fais pas le fou, on va t’tacher le maillot comme le Leverkusen
– Deli olma, gömleğini Leverkusen gibi lekeleyeceğiz.

Mandât d’années devant la juge, nous on parle mal (Sale, oh)
– Yargıcın önünde kaç yıl kötü konuşuyoruz (Kirli, oh)
Même si tu braques, nous on lève pas les mains, pas les mains (Jamais)
– Ateş etsen bile, ellerimizi kaldırmayız, ellerimizi değil (Asla)
Elle fait I’actrice qui ne met pas les mains, pas les mains (Oh, c’est carré)
– Ellerini koymayan aktris, ellerini değil (Oh, kare)
Elle veut l’oseille qu’y a dans mon Balmain, Balmain (Brr)
– Balmain’imdeki kuzukulağı istiyor, Balmain (Brr)
Mandât d’années, devant la juge, nous on parle mal (Sale, c’est carré)
– Kaç yıl, yargıcın önünde, kötü konuşuyoruz (Kirli, kare)
Même si tu braques, nous on lève pas les mains, pas les mains (Pas les mains, brr)
– Ateş etseniz bile, ellerimizi kaldırmayız, ellerimizi değil (Ellerimizi değil, brr)
Elle fait l’actrice qui ne met pas les mains, pas les mains (Pas les mains)
– Ellerini değil, ellerini koymayan aktrisi yapar (Eller değil)
Elle veut l’oseille qu’y a dans mon Balmain, Balmain
– Kuzukulağı Balmain’imde istiyor, Balmain

Vie de voyou, j’suis dans le trafic, j’fais pas de sport (Non, j’fais pas de sport)
– Thug life, trafikteyim, spor yapmıyorum (Hayır, spor yapmıyorum)
La vie de tolard, t’as laissé l’cheveux où t’as laissé l’corps (Là où t’as laissé l’corps)
– (Vücut bıraktığın Yerde vücut bıraktığın yerde tolard hayatı, yere bıraktın
Elle veut qu’j’la tartine fort donc j’vais devoir baisser les stores (J’ai baissé les stores)
– Sabit güneşlikleri indirin gerekecek onu konuşmanın benim için, perdeleri indirdim)istiyor
J’ai pas d’amour à donner, un peu comme les scores (Comme les scores)
– Verecek sevgim yok, puanlar gibi (Puanlar gibi)
Y a ceux qui plantent dans l’dos, y a ceux qui plantent dans le plexus (Dans le plexus)
– Arkada dikenler var, pleksusta (pleksusta) dikenler var.
J’me mélange pas, c’est rare comme voir un noir dans un nexus (Dans un nexus)
– Karıştırmıyorum, nexus’ta (nexus’ta) siyah bir adam görmek gibi nadirdir.
Elle veut ton biff, t’es surtaxé et déguster des crustacés
– Biff’ini istiyor, fazla ücret alıyorsun ve kabuklu deniz hayvanlarının tadını çıkarıyorsun
Tu voulais être plâtré comme mes sous, t’as fini plâtré comme Cissé
– Benim kuruşlarım gibi sıvanmak istedin, sonunda Cissé gibi sıvandın.
Bah ouais, renoi, tu peux changer d’vie en deux mois (Deux mois)
– Evet renoi, hayatını iki ayda değiştirebilirsin (iki ay)
Tout niquer ta vie en boîte (En boîte) avec les lovés d’une boîte (Boîte)
– Bütün hayatını bir kutuda (Bir kutuda) bir kutunun sargısıyla (Kutu) siktir et.
L’habit ne fait pas le moine (Le moine), j’t’en prie, ne fais pas le fan (Fan)
– Alışkanlık keşiş yapmaz (Keşiş), lütfen fanı yapmayın (Fan)
J’suis en deux places sur la deux voies (Deux voies) mais tout c’que t’as vu, c’est un renoi, eh
– İki şeritte iki yerdeyim (iki şerit) ama gördüğünüz tek şey bir renoi, eh

T’as niqué ta vie, t’as lancé les dés, tu t’es fait partouzer
– Hayatını mahvettin, zar attın, seks yaptın.
T’as baissé la vitre, t’as tiré au pompe, ils sont venus par douzaine
– Camdan aşağı yuvarlandın, pompaya ateş ettin, düzine kadar geldiler.
Produit de malade, comme le COVID, on va les faire tousser
– Hasta ürün, COVİD gibi, öksürmelerini sağlayacağız.
Fais pas le fou, on va t’tacher le maillot comme le Leverkusen
– Deli olma, gömleğini Leverkusen gibi lekeleyeceğiz.

Mandât d’années, devant la juge, nous on parle mal (Sale, oh)
– Kaç yıl, yargıcın önünde, kötü konuşuyoruz (Kirli, oh)
Même si tu braques, nous on lève pas les mains, pas les mains (Jamais)
– Ateş etsen bile, ellerimizi kaldırmayız, ellerimizi değil (Asla)
Elle fait l’actrice qui ne met pas les mains, pas les mains (Oh, c’est carré)
– Ellerini değil, ellerini koymayan aktrisi yapar (Oh, kare)
Elle veut l’oseille qu’y a dans mon Balmain, Balmain (Balmain, brr)
– Balmain’imdeki kuzukulağı istiyor, Balmain (Balmain, brr)
Mandât d’années, devant la juge, nous on parle mal (Sale, c’est carré)
– Kaç yıl, yargıcın önünde, kötü konuşuyoruz (Kirli, kare)
Même si tu braques, nous on lève pas les mains, pas les mains (Pas les mains, brr)
– Ateş etseniz bile, ellerimizi kaldırmayız, ellerimizi değil (Ellerimizi değil, brr)
Elle fait l’actrice qui ne met pas les mains, pas les mains (Pas les mains)
– Ellerini değil, ellerini koymayan aktrisi yapar (Eller değil)
Elle veut l’oseille qu’y a dans mon Balmain, Balmain
– Kuzukulağı Balmain’imde istiyor, Balmain




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın