Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 10

açıklamalı * Birtakım açıklamalarla anlaşılması, öğrenilmesi kolaylaştırılmış, izahlı.
açıklanan * Açıklamalar sonunda ortaya çıkması beklenen kavram.
açıklanma * Açıklanmak işi.
açıklanmak * Açıklamak işi yapılmak, izah edilmek, ifşa edilmek.
açıklar livası * İşi gücü olmayan, boşta kalan kimse.
açıklar livası * işi gücü olmayan, boşta kalan kimse.
açıklar livası olmak * iş bulamayarak işsiz ve kazançsız kalmak.
açıklaşma * Açıklaşmak durumu almak.
açıklaşmak * Açık duruma gelmek.
* Rengi açılmak.
açıklaştırma * Açıklaştırmak işi.
açıklaştırmak * Açık duruma getirmek.
* Rengini açtırmak.
açıklatma * Açıklatmak işi.
açıklatmak * Açıklamasını sağlamak.
açıklayan * Açıklamalar sonucunda elde edilen kavram.
açıklayıcı * Bir sorunu gerekli açıklığa kavuşturan.
* Kendinden önce gelen kelimeyi belirten, açıklayan (kelime veya kelimeler): “Atatürk yeni Türkiye’nin
kurucusu, daima saygı ile anılacaktır” cümlesindeki ‘yeni Türkiye’nin kurucusu’ sözü Atatürk adının açıklayıcısıdır.
açıklayış * Açıklamak işi veya biçimi.
açıklığa kavuşturmak * (bir konu veya sorunu) aydınlatmak, kapalılıktan kurtarmak, anlaşılır duruma getirmek.
açıklık * Açık olma durumu.
* Uzaklık, mesafe.
* Örtüsüz, çıplak yer.
* Boşve genişyer.
* Bir yerin uzaklara kadar bakılabilecek ve bakanın içinde ferahlık doğuracak durumda olması.
* Gerçeği olduğu gibi yansıtma durumu.
* Bir söz veya yazıda maksadın açık olmasıözelliği, vuzuh.
* Dürbün, fotoğraf makinesi gibi optik araçlarda ağız çapı, ışığın girebildiği delik.
açıklık getirmek (veya kazandırmak) * (bir konu veya sorunu) anlaşılır duruma getirmek.
açıklıkölçer * Bir mikroskobun açıklığınıölçmeye yarayan alet.
açıkta bırakmak * işve görev vermemek, yersiz yurtsuz bırakmak veya birkaç kişiye birlikte sağlanan bir iyilikten birini
yararlandırmamak.
açıkta kalmak (veya olmak) * işve görev bulamamak, yersiz yurtsuz kalmak veya birkaç kişinin birlikte eriştiği bir iyilikten
yararlanamamak.
açıktan * Bir yerin uzağından.
* Sıra ve aşama gözetilmeden, dışarıdan atayarak.
* Emek ve para harcamadan.
açıktan (para) kazanmak * emek ve sermaye olmadan para kazanmak.
açıktan açığa * Belirgin olarak, göz göre göre.
açıktan kazanmak * emek ve sermaye koymadan kazanç sağlamak.
açıktan para almak * bir işveya mal için, kararlaştırılmışücret veya değer dışında para almak.
açıktan tayin * Derece ve belli bir sıra gözetilmeksizin yapılan atama.
açılama * İleride, içlerinde en uygununun seçilebilmesi için, güç bir sahnenin çeşitli açılardan çekiminin yapılması.
açılım * Açılma.
* Bir yıldızla gök ekvatoru arasındaki uzaklık; kuzeye doğru olanıartı, güneye doğru olanıda eksi işaretiyle
ölçülür.
açılıp saçılmak * (kadın için) çok açık saçık giyinmeye başlamak.
* (kadın için) eskisine göre ölçüsüz davranışlarda bulunmaya başlamak.
açılış * Açılmak işi veya biçimi.
* Yeni bir yapının, yerin veya yeni bir kuruluşun çalışmaya başlaması, küşat.
açılışkonuşması * Herhangi bir toplantının açılmasısırasında yapılan ilk konuşma.
açılıştöreni * Bir açılışıkutlamak için yapılan toplantı, resmiküşat.
açılma * Açılmak işi.
* Bir film çekiminde karanlıkta başlayıp gittikçe aydınlanarak görüntülerin belirmesine dayanan noktalama.
* Bir grupta, sıraların jimnastik alıştırmaları için dağınık düzene girmesi.
* Çatlama.
açılmak * Açmak işi yapılmak veya açmak işine konu olmak.
* (renk için) Koyuluğunu yitirmek.
* Kendine gelmek, biraz iyileşmek, ferahlamak.
* (gemi) Gitmek, uzaklaşmak.
* Sıkılması, çekinmesi, tutukluğu kalmamak.
* (kuruluşlar için) İlk kez veya yeniden işe başlamak.
* İşini gereğinden veya götürebileceğinden geniştutmak.
* Genişlemek, bollaşmak.
* Delinmek, yırtılmak.
* (sis, karanlık, duman için) Dağılmak, yoğunluğunu yitirmek.
* Gereken güce ulaşmak.
* Sırrını, üzüntüsünü, sorunlarını birine söylemek.
* (pencere, kapı, yol için) Geçit vermek.
* Ayrıntıya girmek.
* (yüzerken) Kıyıdan uzaklaşmak.
açım * Açma, açılış, küşat.
açımlama * Açımlamak işi, teşrih, şerh.
açımlamak * Bir sorunu veya konuyu ele alıp en ince noktalarına kadar gözden geçirerek anlatmak, şerh etmek, teşrih
etmek.
açımlanma * Açımlanmak işi.
açımlanmak * Açımlamak işine konu olmak.
açındırma * Açındırmak işi.
açındırmak * Açınmasını sağlamak.
* Bir cismin yüzeyini açarak bir düzlem üzerine yaymak.
açınım * Açınmak işi, inkişaf.
* Bir cismin yüzeylerinin açılıp bir düzlem üzerine yayılması.
açınma * Açınmak işi.
açınmak * Gelişmek.
* (tohum, hastalık için) İçindeki yetenekler uyanarak amacına varmak, gelişmek, inkişaf etmek.
açınsama * Açınsamak işi, istikşaf.
açınsamak * Bir yerin özelliklerini ortaya çıkarmak için araştırma ve inceleme yapmak, istikşaf etmek.
açı ortay * Bir açısal bölgeyi, ölçüleri birbirine eşit olan iki açısal bölgeye ayıran doğru.
açı ortay düzlemi * İki düzlemli bir açıyı iki komşu ve eşit açıya bölen düzlem.

Bir yanıt yazın