Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 29

ah çekmek * derin bir keder veya özlemle içten gelerek ah demek.
ah etmek * acı ile içini çekmek.
* ilenmek.
ah vah etmek * pişmanlığını, üzüntüsünü dile getirmek.
ah yerde kalmaz * “kötülük cezasız kalmaz” anlamında kullanılır.
aha * İşte burada.
ahacık * Dikkati çok yakın bir noktaya çekmek için kullanılır.
ahali * Aralarında aynıyerde bulunmaktan başka hiçbir ortak nitelik düşünülmeksizin bir ülkede, şehirde veya
semtte oturanların tamamı.
* Bir yerde toplanan kalabalık, halk.
ahar * Hattatların kâğıt cilâlamak için kullandıklarınişasta ve yumurta akından yapılan özel bir karışım.
aharlama * Aharlamak işi.
aharlamak * Ahar sürmek.
aharlı * Aharı olan, üzerine ahar sürülmüşolan.
ahbap * Kendisiyle yakın ilişki kurulup sevilen, sayılan kimse.
* Seslenme sözü olarak da kullanılır.
ahbap çavuşlar * her vakit birlikte görülen ve birbirine çok bağlı olan arkadaşlar için söylenir.
ahbap çıkmak * önceden tanışmışolmak.
ahbap kusuruna bakan ahbapsız kalır * “dostların ufak tefek kusurlarına bakmamak gerekir” anlamında kullanılır.
ahbap olmak * arkadaşolmak, dostluk kurmak, yakınlık kurmak.
ahbapça * Dostça, içten, teklifsizce.
ahbaplığa dökmek * yerli yersiz yakınlık göstermek.
ahbaplık * Ahbap olma durumu, ünsiyet.
ahbaplık etmek * arkadaşlık etmek, arkadaşça konuşmak.
ahcar * Taşlar.
ahçı * Aşçı.
ahçı başı * Aşçı başı.
ahçılık * Aşçılık.
ahde vefa (etmek) * (devletler hukukunda) devletlerin, katıldıklarımilletler arasıantlaşmalara uyma zorunluluğunda olduklarını
belirten kural.
* sözünde durma.
ahdetme * Ahdetmek işi.
ahdetmek * Bir şeyi yapmak için kendi kendine söz vermek.
* Yemin etmek.
ahdî * Antlaşmaya göre olan, antlaşma gereği olan.
Ahdiatik * (Hristiyanlara göre İbranilerde) İsa’dan önceki kutsal kitaplar.
Ahdicedit * (Hristiyanlara göre İbranilerde) İsa’dan sonraki kutsal kitaplar.
ahengi bozulmak * dirliği, düzeni bozulmak.
ahenk * Uyum.
* Uyuşma, anlaşma.
* Çalgılıeğlence.
ahenk almak * uyumlu hâle gelmek.
ahenk kaidesi * Bkz. ünlü uyumu.
ahenk kurmak * uyuşma sağlamak, anlaşma sağlamak.
ahenk sağlamak * düzene sokmak, birliği sağlamak.
ahenk tahtası * Telli çalgılardan üzerine teller gerilmiş bulunan kapak tahtası.
ahenk vermek * düzeni, uyumu sağlamak.
ahenk yapmak * çalgılıeğlence düzenlemek.
ahenkleştirme * Ahenkleştirmek işi.
ahenkleştirmek * Ahenk sağlamak.
ahenkli * Uyumlu, düzenli.
* Eğlenceli.
ahenklilik * Ahenkli olma durumu, uyumluluk.
ahenksiz * Uyumsuz, düzensiz.
* Eğlencesiz.
ahenksizlik * Uyumsuzluk, düzensizlik.
ahenktar * Ahenkli.
aheste * Yavaş, ağır.
aheste aheste * Yavaşyavaş, ağır ağır, usul usul.
aheste beste * Yavaşyavaş, ağır ağır.
ahfat * Torunlar, soy.

Bir yanıt yazın