Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 37

akil * Akıllı.
akil baliğ * Döl verebilecek duruma gelmişolan, erin.
akil baliğolmak * döl verebilecek erişkin duruma gelmişolmak.
* rüştünü ispat etme yaşına gelmişolmak.
akilâne * Akıllıca.
akim * Kısır, verimsiz, döl veremeyen.
* Sonuçsuz, başarısız.
akim kalmak * sonuca ulaşamamak, başarısağlayamamak.
akis * Işık veya ses dalgalarının yansıtıcı bir yüzeye çarparak geri dönmesi, yansıma, yankı.
* Bir cismin, parlak bir yüzeyde görünmesi.
* Bir şeyin başka bir şey üzerinde yarattığıetki.
* Evirme, evirtim.
akis uyandırmak * bir konunun üzerinde düşünülmesine, tartışılmasına yol açmak, ilgi veya tepki yaratmak.
akit * Hukukî sonuç doğurmak amacı ile iki veya daha çok kimsenin veya kuruluşun karşılıklıve birbirine uygun
irade beyanları ile gerçekleşen işlem, sözleşme, mukavele, kontrat.
* Nikâh.
âkit * Bir işi karşılıklı olarak kararlaştırıp üstlerine alan taraflardan her biri, sözleşme veya mukavele yapan.
akit vaadi * Ön sözleşme.
akkaraman * Vücudu beyaz, ağız, burun, göz etrafı, kulak ve ayaklarda siyah lekeler bulunabilen, kaba karışık yapağılı,
Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’nun batıkesimlerinde yaygın olarak yetiştirlen yerli bir tür koyun.
akkarınca * Düz kanatlılardan, sıcak veya ılıman ülkelerde yaşayan, bitkilere çok zarar veren bir böcek cinsi, termit
(Termes).
akkarıncalar * Ağız parçaları iyi gelişmiş, iri başlı, ısırıcı böcekler topluluğu, termitler.
akkavak * Söğütgillerden, yapraklarının altı beyaz olan bir kavak türü, akçakavak, Hollanda kavağı(Populus alba).
akkefal * Sazangillerden bir cins tatlısu balığı(Alburnus).
akkelebek * Hemen bütün meyve ağaçlarında tomurcuk düşmanısayılan, iri ak kanatlarıkalın, kara damarlı bir kelebek
(Aporia crataegi).
akkirpani * Ak, fakat kirli.
akkor * Işık saçacak beyazlığa varıncaya değin ısıtılmışolan.
akkorluk * Akkor olma durumu.
akkuş * Atmaca, yırtıcı bir kuş.
akkuyruk * Tadınıartırmak için çay harmanına katılan beyaz bir çay türü.
-akla / -ekle * Bazıfiillerin sıklık çatılarınıtüreten ek: tart-akla- , it-ekle- vb.
akla fenalık vermek * çok şaşırmak, çıldıracak gibi olmak, zıvanadan çıkmak.
akla gelmedik * düşünülemeyen.
akla gelmeyen başa gelir * insan ummadığı, düşünmediği şeylerle daima karşılaşabilir.
akla gelmez * hatırlanamaz, düşünülemez.
akla hayale gelmez * inanılmaz.
akla karayıseçmek * (bir işi başarıncaya değin) çok sıkıntıçekmek, güçlüklerle karşılaşmak.
akla sığar gibi * aklın kabul edebileceği biçimde, makul.
akla sığmak (veya sığmamak) * inanılacak gibi olmamak.
akla yakın * aklın benimseyebileceği, aklın kabul edebileceği.
akla yatkın * uygun, akıllıca, makul.
akla zarar (veya ziyan) * çok şaşılacak, şaşkınlığa uğratacak (şey).
aklama * Aklamak işi, ibra.
aklama belgesi * Alacak verecek kalmadığını gösteren belge, ibraname.
aklamak * Suçsuz veya borçsuz olduğu yargısına vararak birini temize çıkarmak, tebriye etmek, ibra etmek.
* Başarılı gösterilmek, değerli olarak nitelendirilmek.
aklan * Sularını bir denize veya göle gönderen bölge, maile.
* Bir dağsırasının yamaçlarından her biri.
aklanma * Aklanmak işi.
aklanmak * Ak olmak, temizlenmek.
* Bir dava sonunda temiz ve ilişiksiz çıkmak, temize çıkmak, beraat etmek.
aklaşma * Aklaşmak işi.
aklaşmak * Ak duruma gelmek, ağarmak, beyazlaşmak.
aklaştırma * Aklaştırmak işi.
aklaştırmak * Aklaşmasını sağlamak, beyazlaştırmak.
aklen * Akıl icabı, akıl gereğince.
aklevrek * Tatlısu levreği.
aklı * Akı bulunan, ak renkli.
aklıalmamak * anlayamamak, kavrayamamak.
* bir şeyin olabileceğine inanmamak.
* uygun bulmamak.
aklı başına gelmek * davranışlarının yanlışlığınısezerek doğru yolu bulmak.
* ayılmak, kendine gelmek.
aklı başında * sürekli akıllıdavranan.
* doğru dürüst, kusursuz.

Bir yanıt yazın