alegori | * Bir görüntü, bir yaşantıveya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirme. |
alegorik | * Alegori ile ilgili. |
aleksi | * Okuma yitimi. |
alelâcayip | * Acayip üstü çok acayip, tuhaf, garip, bambaşka. |
alelâcele | * Çok acele ederek, çarçabuk, ivedilikle. |
alelâde | * Her zaman görülen, olağan. * Bayağı, sıradan. |
alelâdelik | * Alelâde olma durumu. |
alelhesap | * Hesaba sayarak. |
alelhusus | * Hele, özellikle, en çok. |
alelıtlak | * Genel olarak. |
alelumum | * Genel olarak, genellikle. |
alelusul | * (yöntem gereği, yöntem üzere) Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde. |
alem | * Bayrak. * Minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmışay yıldız veya lâle biçiminde süs. |
âlem | * Yeryüzü ve gökyüzündeki nesnelerin oluşturduğu bütün, evren. * Dünya, cihan. * Aynıkonu ile ilgili kimseler veya bu kimselerin uğraşlarının bütünü. * Hayvan veya bitkilerin bütünü. * Durum ve şartlar. * Herkes, başkaları. * Ortam, çevre. * Eğlence. * Kendine özgü birçok niteliği bulunan şey veya farklıdavranışiçinde bulunan kimse. * Duygu, düşünce, düşgücü. |
alem olmak | * sembol olmak. |
âlem yapmak | * sazlısözlü eğlenmek. |
alemci | * Camilerin kubbelerine, minarelerine alem yapan veya takan kimse. |
alemdar | * Bayrağıveya sancağıtaşıyan, bayraktar, sancaktar. * Önder. |
âleme dalmak | * çevre ile ilgisini kesip iç dünyasına kapanmak. * eğlenceye, zevkusefaya kapılmak. |
âlemi var mı? | * yakışık alır mı, uygun olur mu?. |
âlemin ağzıtorba değil ki büzesin | * Bkz. elin ağzıtorba değil ki büzesin. |
âlemşümul | * Dünya ölçüsünde, evrensel, üniversel. |
alenen | * Açıktan açığa, herkesin gözü önünde, herkesin içinde, gizlemeden, açıkça. |
alengirli | * Gösterişli, yakışıklı. |
alenî | * Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde yapılan. |
alenîleşme | * Alenîleşmek işi veya durumu. |
alenîleşmek | * Herkesçe bilinir duruma gelmek. |
aleniyet | * Açık olma durumu, açıklık. |
alerji | * Bazıcanlıların birtakım yiyeceklere, ilâçlara, toz, koku gibi nesnelere karşıhastalık derecesinde gösterdikleri aşırıtepki. * Bir kimseye veya bir şeye karşı olumsuz yönde duyulan aşırıduyarlık. |
alerjik | * Alerji ile ilgili olan. * Herhangi bir maddeye veya kimseye karşı olumsuz duyguları olan, alerjisi bulunan. |
alessabah | * Sabah erkenden. |
alesta | * Harekete hazır, tetikte. |
alesta beklemek | * hazır durumda beklemek. |
alesta durmak | * tetikte beklemek. |
alesta tutmak | * hemen kullanılabilecek durumda bulundurmak. |
alet | * Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmışnesne. * Bir sanatıyapmaya, uygulamaya yarayan özel araç, aygıt. * Bir makineyi oluşturan ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri. * Hoşgörülmeyen bir işe yardımcıveya aracı olmayıkabul eden kimse, maşa. |
alet edevat | * Bu el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için kullanılan araçlar. |
alet etmek | * bir işte birini uygun olmayan bir biçimde kullanmak. |
alet olmak | * bilerek bir çıkar karşılığıveya bilmeyerek kötü bir işte aracılık etmek, vasıta olmak. |
aletli | * Aleti olan veya aletle yapılan. |
aletli jimnastik | * Birtakım aletler kullanılarak yapılan jimnastik. |
alev | * Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerde uzanan ışıklıdili, yalım, yalaz, alaz. * Ateş, sıcaklık, kıvılcım. * Aşk ateşi. * Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak, flâma. |
alev alev | * Alevli olarak. * Vücut ısısıherhangi bir sebeple artmışve bu sebeple kızarmışolarak. |
alev almak | * tutuşmak, yanmaya başlamak. * coşmak, heyecanlanmak, heyecana gelmek, telâşlanmak, öfkelenmek. |
alev bacayı(veya saçağı) sarmak | * ateş bacayısarmak. |
alev gibi parlamak | * canlı, ışıl ışıl olmak. |
alev kırmızısı | * Alev rengi. |
alev lâmbası | * Gaz veya benzinle çalışan, ucundan bir alev püskürterek yanan ve kurşun boru işlerinde kullanılan bir araç. |
alev makinesi | * Düşman üzerine alevli sıvılar püskürten taşınabilir alet. |
alev saçağısarmak | * bir olay, önüne geçilemez, tehlikeli bir duruma gelmek, ateş bacayısarmak. |
Kategoriler