Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 49

alegori * Bir görüntü, bir yaşantıveya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp
dile getirme.
alegorik * Alegori ile ilgili.
aleksi * Okuma yitimi.
alelâcayip * Acayip üstü çok acayip, tuhaf, garip, bambaşka.
alelâcele * Çok acele ederek, çarçabuk, ivedilikle.
alelâde * Her zaman görülen, olağan.
* Bayağı, sıradan.
alelâdelik * Alelâde olma durumu.
alelhesap * Hesaba sayarak.
alelhusus * Hele, özellikle, en çok.
alelıtlak * Genel olarak.
alelumum * Genel olarak, genellikle.
alelusul * (yöntem gereği, yöntem üzere) Yol yordam gereğince, kurala uygun bir biçimde.
alem * Bayrak.
* Minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin tepesinde bulunan, madenden yapılmışay yıldız veya lâle
biçiminde süs.
âlem * Yeryüzü ve gökyüzündeki nesnelerin oluşturduğu bütün, evren.
* Dünya, cihan.
* Aynıkonu ile ilgili kimseler veya bu kimselerin uğraşlarının bütünü.
* Hayvan veya bitkilerin bütünü.
* Durum ve şartlar.
* Herkes, başkaları.
* Ortam, çevre.
* Eğlence.
* Kendine özgü birçok niteliği bulunan şey veya farklıdavranışiçinde bulunan kimse.
* Duygu, düşünce, düşgücü.
alem olmak * sembol olmak.
âlem yapmak * sazlısözlü eğlenmek.
alemci * Camilerin kubbelerine, minarelerine alem yapan veya takan kimse.
alemdar * Bayrağıveya sancağıtaşıyan, bayraktar, sancaktar.
* Önder.
âleme dalmak * çevre ile ilgisini kesip iç dünyasına kapanmak.
* eğlenceye, zevkusefaya kapılmak.
âlemi var mı? * yakışık alır mı, uygun olur mu?.
âlemin ağzıtorba değil ki büzesin * Bkz. elin ağzıtorba değil ki büzesin.
âlemşümul * Dünya ölçüsünde, evrensel, üniversel.
alenen * Açıktan açığa, herkesin gözü önünde, herkesin içinde, gizlemeden, açıkça.
alengirli * Gösterişli, yakışıklı.
alenî * Açık, ortada, meydanda, herkesin içinde yapılan.
alenîleşme * Alenîleşmek işi veya durumu.
alenîleşmek * Herkesçe bilinir duruma gelmek.
aleniyet * Açık olma durumu, açıklık.
alerji * Bazıcanlıların birtakım yiyeceklere, ilâçlara, toz, koku gibi nesnelere karşıhastalık derecesinde gösterdikleri
aşırıtepki.
* Bir kimseye veya bir şeye karşı olumsuz yönde duyulan aşırıduyarlık.
alerjik * Alerji ile ilgili olan.
* Herhangi bir maddeye veya kimseye karşı olumsuz duyguları olan, alerjisi bulunan.
alessabah * Sabah erkenden.
alesta * Harekete hazır, tetikte.
alesta beklemek * hazır durumda beklemek.
alesta durmak * tetikte beklemek.
alesta tutmak * hemen kullanılabilecek durumda bulundurmak.
alet * Bir el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için özel olarak yapılmışnesne.
* Bir sanatıyapmaya, uygulamaya yarayan özel araç, aygıt.
* Bir makineyi oluşturan ve işlemesine yardım eden parçalardan her biri.
* Hoşgörülmeyen bir işe yardımcıveya aracı olmayıkabul eden kimse, maşa.
alet edevat * Bu el işini veya mekanik bir işi gerçekleştirmek için kullanılan araçlar.
alet etmek * bir işte birini uygun olmayan bir biçimde kullanmak.
alet olmak * bilerek bir çıkar karşılığıveya bilmeyerek kötü bir işte aracılık etmek, vasıta olmak.
aletli * Aleti olan veya aletle yapılan.
aletli jimnastik * Birtakım aletler kullanılarak yapılan jimnastik.
alev * Yanan maddelerin veya gazların türlü biçimlerde uzanan ışıklıdili, yalım, yalaz, alaz.
* Ateş, sıcaklık, kıvılcım.
* Aşk ateşi.
* Mızrak uçlarına takılan küçük bayrak, flâma.
alev alev * Alevli olarak.
* Vücut ısısıherhangi bir sebeple artmışve bu sebeple kızarmışolarak.
alev almak * tutuşmak, yanmaya başlamak.
* coşmak, heyecanlanmak, heyecana gelmek, telâşlanmak, öfkelenmek.
alev bacayı(veya saçağı) sarmak * ateş bacayısarmak.
alev gibi parlamak * canlı, ışıl ışıl olmak.
alev kırmızısı * Alev rengi.
alev lâmbası * Gaz veya benzinle çalışan, ucundan bir alev püskürterek yanan ve kurşun boru işlerinde kullanılan bir araç.
alev makinesi * Düşman üzerine alevli sıvılar püskürten taşınabilir alet.
alev saçağısarmak * bir olay, önüne geçilemez, tehlikeli bir duruma gelmek, ateş bacayısarmak.

Bir yanıt yazın