Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 88

artmak * Eskisinden daha çok çoğalmak.
* Gereğince harcandıktan sonra bir miktar geri kalmak.
* Değeri yükselmek, fazlalaşmak.
artrit * Eklem romatizması.
artroz * Genellikle şekil bozucu, iltihapsız, süreğen eklem hastalığı.
arttırma * Arttırmak işi.
arttırmak * Artırmak işi yapılmak.
* Yükseltmek.
aruz * Hecelerin uzunluk ve kısalık, kapalılık veya açıklık değerlerine göre türlü ses kalıplarından oluşan Divan
Edebiyatınazım ölçüsü.
arya * Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça.
Aryanizm * IV. yüzyılda Arius adlı bir papazın kurduğu ve Hristiyan inanışının tersine olarak İsa’nın tanrılığını inkâr
eden mezhep.
arz * Sunma.
* (büyük bir makama) Anlatma, bildirme.
arz * En, genişlik.
arz * Yer, yeryüzü.
arz dairesi * Bkz. enlem dairesi.
arz derecesi * Bkz. enlem.
arz etmek * sunmak.
* saygı ile bildirmek.
arz odası * Mevkii olan insanların, halkla görüştüğü oda.
arz talep kanunu * Belirli bir piyasada sunu ve talep dengesini düzenli tutma sistemi.
arz ve talep * Üreticinin piyasaya mal çıkarmasıve tüketicinin piyasadan mal çekmesi olayları, sunu ve istem.
arzanî * Enine olan.
arziyat * Yer bilimi, jeoloji.
arzu * İstek, dilek.
* Heves.
arzu duymak * birine veya bir şeye karşı istek duymak.
arzu etmek * yürekten istemek.
arzuhâl * Dilekçe, istida.
arzuhâl gibi (veya kadar) * bir mektubun çok uzun olduğunu anlatmak için söylenir.
arzuhâlci * Para ile dilekçe, mektup vb. yazan kimse.
arzuhâlcilik * Arzuhâl yazma işi.
arzulama * Arzulamak işi.
arzulamak * İstek duymak, özlemek, istemek.
arzulu * İstekli, hevesli.
arzusu kalmak * isteği yerine gelmemek, hevesini alamamak.
As * Arsenik’in kısaltması.
as * Kakım.
as * İskambil kâğıtlarında birli.
* Bir işte başta gelen (kimse veya şey).
as- * Ast sıfatının kısaltılmışı; eklendiği kelimenin daha aşağıderecelisini anlatan yeni kelimeler türetmeye yarar.
as kat * Herhangi bir ölçü biriminin bölündüğü eşit parçalardan her biri.
as yön * Ara yön.
asa * Bazıülkelerde, hükümdarların, mareşallerin, din adamlarının güç sembolü olarak, törenlerde taşıdıkları bir
tür ağaç veya metalden değnek.
* Eskiden ihtiyarların baston yerine kullandıklarıuzun sopa.
asabî * Sinirli.
* Sinirle ilgili, sinirsel.
asabîleşme * Asabîleşmek işi.
asabîleşmek * Kızmak, öfkelenmek, sinirlilik belirtileri göstermek, sinirlenmek.
asabîlik * Asabî olma durumu.
asabiye * Sinir hastalıkları ile ilgili hekimlik kolu.
* Sinir hastalıkları ile ilgili hastahane bölümü.
asabiyeci * Sinir hastalıklarıuzmanı.
asabiyet * Sinirlilik, asabî yapılı olma.
asal * Başlıca, temel niteliğinde olan, esasî.
asal gazlar * Atomlarının dışelektron halkalarıtamamıyla veya geçici olarak elektrona doymuşolan gazlar (helyum,
neon, argon, kripton, ksenon), soy gazlar.
asal sayı(lar) * Bölenlerinin kümesi iki elemanlı olan elemanlardan biri 1, öbürü sayının kendisi olan doğal sayı(lar).
asalak * Bir canlının içinde veya üzerinde sürekli veya geçici olarak, onun zararına yaşayan başka canlı, tufeyli,
parazit.
* Başkalarının sırtından geçinen (kimse), ekti.
asalak bilimi * Asalakların yapısını, yaşayışını, konakçıyla ilişkisini ve yaptığıhastalıklarla bu hastalıklara karşı girişilecek
savaşıkonu alan bilim dalı, parazitoloji.
asalaklaşma * Asalaklaşmak durumu.

Bir yanıt yazın