atarkanal | * Spermayı idrar yoluna salan iki kanal. |
atasözü | * Uzun deneme ve gözlemlere dayanılarak söylenmişve halka mal olmuşsöz, darbımesel: Ayağınıyorganına göre uzat. Atsan atılmaz, satsan satılmaz vb. |
ataş | * Tutacak. |
ataşe | * Bir elçiliğe bağlıuzman, elçilik uzmanı. |
ataşelik | * Ataşe olma durumu veya makamı. * Ataşenin görev yaptığıyer. |
Atatürkçü | * Atatürkçülük yanlısı olan (kimse), Kemalist. |
Atatürkçülük | * Atatürk’ün düşünce ve uygulamalarından kaynaklanan; Türk Devleti’nin bağımsızlık ve bütünlüğünü, millî egemenliği, kişi özgürlüğünü, çağdaşolmayıamaçlayan; akla, bilime ve gerçeğe dayanan, evrensel ağırlıklı, geleceğe yönelik, birbiri ile uyumlu amaçlar, uygulamalar ve ilkeler bütünü. * Bu ilkeye bağlılık. |
atavik | * Atacılıkla ilgili. |
atavizm | * Atacılık. |
atbalığı | * Su aygırı. |
atçı | * Soy at yetiştiricisi. |
atçılık | * Soy at yetiştiriciliğinde yapılan at koşuları, at sergileri gibi çalışmalar. |
ate | * Ateist. |
atefleksiyon | * Döl yatağının biçiminin bozulması. |
ateh | * Bunama, bunaklık, ihtiyarlık yüzünden alık duruma gelme. |
ateh getirmek | * bunamak. |
ateist | * Tanrıtanımaz. |
ateizm | * Tanrıtanımazlık. |
atelye | * Bkz. atölye. |
aterina | * Gümüş balığı. |
ateş | * Yanıcıcisimlerin tutuşmasıyla beliren ısıve ışık, od. * Tutuşmuşolan cisim. * Isıtma veya pişirme için kullanılan yer veya araç. * Patlayıcısilâhların atılması. * Vücut ısısı. * Coşkunluk. * Tehlike, felâket. * Büyük üzüntü, acı. * Kırmızı, alev renginde olan. * Öfke, hırs, hınç. |
ateşaçmak | * ateşli silâhla mermi atmaya başlamak. |
ateşalmak | * yanmak, tutuşmak. * (ateşli silâh) patlamak. * telâşlanmak, öfkelenmek, heyecanlanmak, coşmak, acele davranmak, acele etmek. |
ateşalmaya mı geldin? | * uğradığıyerden hemen gitmeye kalkan kimseye sitem olarak söylenir. |
ateş bacayı(veya saçağı) sarmak | * bir olay, önüne geçilemez, tehlikeli bir durum almak. |
ateş balığı | * Sardalye. |
ateş basmak | * kızarmak, sıkılıp başına kan yürümek. |
ateş böceği | * Kın kanatlılardan, karanlıkta ışıldama özelliği olan böcek (Lampyris noctiluca). |
ateş böcekleri | * Kın kanatlılardan, örneği ateş böceği olan böcekler takımı. |
ateşçıkmak | * Bkz. yangın çıkmak. |
ateşçiçeği | * Ballı babagillerden, ateşkırmızısırenginde çiçekler açan bir süs bitkisi (Salvia splendens). |
ateşdüştüğü yeri yakar | * bir acıyı onu çekenden başkasıtam anlayamaz veya aynıölçüde üzülemez. |
ateşetmek | * ateşli silâhlarla mermi atmak. |
ateşgecesi | * Hristiyanlarda 24 Hazirana rastlayan Yahya yortusunun, meydanlarda ateşyakmak, bu ateşin üstünden atlamak ve çevresinde oynamak yolu ile kutlanan bir önceki gecesi. |
ateşgemisi | * Eski çağlarda düşman gemilerini yakmak için özel bir biçimde yapılmış, içi yakıcımaddelerle dolu gemi. |
ateşgibi | * çok sıcak. * zeki, çalışkan ve becerikli. * kıpkırmızı. |
ateşgibi yanmak | * ateşi yükselmek. |
ateşhattı | * Savaşta en ilerideki birliklerin ellerindeki silâhlarla ateşaçabilecekleri hat. |
ateşkayığı | * Ateş balığı avlamak için kullanılan ve içinde ateşyakılan kayık. * Yangın söndürmede kullanılan tulumbayıtaşımak için kullanılan büyük ve genişkayık. |
ateşkesilmek | * çok kızgın davranışlarda bulunmak, ateşpüskürmek. * (sonradan) çok çalışkan, hareketli ve becerikli olmak. |
ateşkesmek | * ateşli silâhlarla yapılan atışa son vermek. |
ateşkırmızısı | * Yanan ateşin rengi. |
ateşolmayan yerden duman çıkmaz | * küçük de olsa birtakım belirtilerin önemli olaylara işaret olduğunu anlatır. |
ateşolsa cirmi kadar yer yakar | * hasmın pek önemsenmediğini anlatır. |
ateşpahası | * Çok pahalı. |
ateşparçası | * Ateşin bir bölümü. * Çok canlı, hareketli, becerikli, çalışkan. * Çok yaramaz (çocuk). |
ateşpüskürmek | * şiddetli, öfkeli konuşmak. * çok öfkeli olmak. |
ateşsaçmak | * çok kızmak, çok öfkelenmek. |
ateştuğlası | * Ocak, soba gibi yerlerde kullanılan, ateşe dayanıklıtuğla. |
ateşvermek | * tutuşturmak. |
Kategoriler