Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 103

avara kasnak işlemek (veya dönmek) * hiçbir işe yaramadan boşuna.
avaraya almak * o bölümün çalışmasınıdurdurmak.
Avarca * Avarların kullandığıdil.
avare * İşsiz, işsiz güçsüz, başı boş, başı boşluk, aylak.
avare dolaşmak * işsiz, işsiz güçsüz, başı boş, aylak dolaşmak.
avare etmek * bir kimseyi işinden alıkoymak.
avare olmak * işsiz güçsüz dolaşmak.
avareleşme * Avareleşmek durumu.
avareleşmek * Aylaklık etmek.
avarelik * İşsizlik, başı boşluk, aylaklık.
avarız * Kazalar, belâlar.
* Engebeler, engeller, tümsekler, yüzey biçimleri.
* Osmanlılarda önceleri yalnız olağanüstü durumlarda, sonraları ise sürekli olarak halktan toplanan vergi.
avarya * Bir deniz yolculuğunda geminin veya yükünün gördüğü zarar.
* Çeşitli sebeplerle dayanıklılığınıve esnekliğini kaybetmişyapağıve yün.
avaz * Yüksek ses, nara.
avaz avaz (bağırmak) * var gücüyle bağırmak.
avazıçıktığıkadar * çok yüksek sesle.
avcı * Avlanmayıseven veya avıkendine işedinen kimse.
* Avcılara özgü olan.
* Başka hayvanlarıyakalamakta usta olan (hayvan).
* Bir şeyi büyük bir istekle izleyen ve bulup ortaya çıkaran, tanıtan kimse.
avcıeri * Piyade mangasında her ere verilen ad.
avcıhattı * Savaşta düşmana doğru dağılarak ön safta ilerleyen asker topluluğu.
avcı otu * Düğün çiçeğigillerden, kokusuz, parlak zehirli bir bitki (Adonis).
avcıuçağı * Düşman uçaklarınıdüşürmek için kullanılan uçak.
avcılık * Avcı olma durumu veya işi.
avcılık etmek * avlanma ile uğraşmak.
avcu kaşınmak * halk inanışına göre eline bir yerden para geçeceği anlaşılmak.
avcuna saymak * peşin olarak ödemek.
avcunu yalamak * umduğunu ele geçirememek.
avcunun içi gibi bilmek * (bir yeri, bir şeyi) çok iyi ve ayrıntılı olarak bilmek.
avcunun içinde tutmak * ona istediğini yaptıracak güçte olmak.
avcunun içine almak * bir kimseyi baskıve etkisi altına almak.
avdet * Dönüş, geri gelme.
avdet etmek * dönmek, geri gelmek.
avdetî * (genellikle Musevîler için) İslâm dinine dönmüşolan.
avene * Yardakçılar.
averaj * Ortalama.
* Sayıfarkı.
avgın * Duvarda suyun geçmesi için bırakılan delik veya üstü kapalısu yolu.
avisto * Ödenmesi gereken poliçelere yazılan ve “görüldüğünde” anlamına gelen bir terim.
avize * Tavana asılan, şamdanlı, lâmbalı, billûr, cam veya metal süslü aydınlatma aracı.
avize ağacı * Zambakgillerden, Amerika’dan dünyanın her yanına yayılmışolan, avize biçiminde sarkık, iri ve beyaz
çiçekli bir süs ağacı(Yucca glosiosa).
avlak * Avıçok olan yer, av yeri.
avlama * Avlamak işi.
* Voleybolda karşı oyuncuların boş bıraktığıve yetişemeyeceği yere topu yavaşça indirip sayıalma.
avlamak * Bir avıdiri veya ölü olarak ele geçirmek.
* Tuzağa düşürmek, kurnazlıkla kandırmak.
avlanma * Avlanmak işi.
avlanmak * Avlamak işine konu olmak.
* Ava gitmek, ava çıkmak, av için dolaşmak.
avlatma * Avlatmak işini yaptırma.
avlatmak * Avlanmak işini yaptırmak.
avlu * Bir yapının veya yapı grubunun ortasında kalan üstü açık, duvarla çevrili alan.
avokado * Amerikan armudu (Persea americana).
avrat * Kadın.
* Karı, eş.
avrat pazarı * Cariyelerin satıldığıpazar.
* Kadınların öteberi sattıklarıpazar yeri.
avret * Ut yeri.
Avrupa kayını * Avrupa’da yetişen bir kayın türü.

Bir yanıt yazın