ayıklık | * Ayık olma durumu. |
ayıkmak | * Ayılmak, kendine gelmek, uyanmak, aklı başına gelmek. |
ayıkulağı | * Çuha çiçeğinin bir türü (Primula auricula). |
ayılık | * Kabalık, kaba davranış. |
ayılık etmek | * kaba davranmak. |
ayılıp bayılmak | * birini kendinden geçercesine sevmek. * aşırıölçüde sinir bunalımları geçirmek. |
ayılma | * Ayılmak işi. |
ayılmak | * Sarhoşluk, baygınlık gibi bir durumdan kurtulmak, kendine gelmek. * aklı başına gelip gerçeği görmek. |
ayıltı | * İçki içmiş bir kimsenin duyduğu başağrısıve sersemlik, mahmurluk. |
ayıltma | * Ayıltmak işi. |
ayıltmak | * Ayılmasını sağlamak. |
-ayım / -eyim | * İstek kipi tekil 1. kişi eki: yaz-ayım, çiz-eyim, oku-y-ayım, bekle-y-eyim vb. |
ayın | * Arap alfabesinde on sekizinci, Osmanlıalfabesinde yirmi birinci harf. |
ayın on dördü | * Dolunay. |
ayın on dördü gibi | * yüzü çok güzel (kadın veya kız). |
ayınga | * Kaçak tütün, tütün. |
ayıngacı | * Tütün kaçakçısı. |
ayıngacılık | * Tütün kaçakçılığı. |
ayının kırk türküsü var, kırkıda Ahlat üstüne | * bir kimsenin hep aynışeyi veya hikâyeyi anlatmasıkarşısında söylenir. |
ayınlarıçatlatmak | * bu harfin gösterdiği Arapçaya özgü sesi gırtlakta boğumlamaya çalışmak. |
ayıp | * Toplumun ahlâk kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış. * Kusur, eksiklik. * Utanç veren. |
ayıp etmek (veya yapmak) | * yakışıksızca davranmak. |
ayıp yerler | * vücutta örtülü tutulması gereken yerler. |
ayıplama | * Ayıplamak işi, takbih. |
ayıplamak | * Kınamak, takbih etmek. |
ayıplanma | * Ayıplanmak işi. |
ayıplanmak | * Ayıplamak işine konu olmak. |
ayıplı | * Ayı bı, kusuru olan. |
ayıpsız | * Ayı bı, kusuru olmayan. |
ayıptır söylemesi | * “bunu söylemek size karşısaygısızlık olacak, ama söylemek zorundayım” anlamında özür dilemek için kullanılır. * övünmek gibi olmasın ama. |
ayıraç | * Cisimleri, birleşime veya ayrışıma uğratarak niteliklerini belirtmede kullanılan madde, miyar. |
ayıran | * Işığıyalın ögelerine ayırma özelliği olan. |
ayırıcı | * Ayırma özelliği veya gücü olan. |
ayırım | * Ayırmak işi. |
ayırım yapmak | * eşit davranışta bulunmamak, fark gözetmek. |
ayırım yaratmak | * farklılık çıkarmak, ikilik ortaya atmak. |
ayırımlama | * Ayırım yapmak işi. |
ayırımlamak | * Ayırım yapmak. |
ayırma | * Ayırmak işi. |
ayırmaç | * Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum veya öge, farika. |
ayırmak | * Bölmek. * Bir bütünden bir parçayıherhangi bir amaçla bir tarafa koymak, saklamak. * Bir yeri bir engelle bölmek. * Birbirinden uzaklaştırmak. * Nitelik değişikliğini anlamak. * Seçmek. * İki veya daha çok kimse arasındaki anlaşmayı, uzlaşmayı bozmak. * Farklıdavranmak, fark gözetmek. * (bir şey veya yeri) Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, tahsis etmek. |
ayırt edilmek | * Ayırt etmek işine konu olmak. |
ayırt etmek | * Birkaç şeyi birbirinden ayıran niteliği anlamak, tefrik etmek, temyiz etmek. |
ayırtı | * Aynıcinsten olan şeyler arasındaki ince fark, nüans. |
ayırtma | * Ayırtmak işi. |
ayırtmak | * Ayırmak işini yaptırmak. |
ayırtman | * Sınavlarda, soruların hazırlanmasından notların verilmesine kadar bütün değerlendirme çalışmalarına katılan görevli, mümeyyiz. |
ayırtmanlık | * Ayırtmanın görevi, mümeyyizlik. |
ayıt | * Mine çiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz veya menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 m boyunda bir ağaççık, hayıt (Vitex agnus-castus). |
ayıya kaval çalmak | * anlayışsız bir kimseye bir şey anlatmaya çalışmak. |
Kategoriler