Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 110

ayıklık * Ayık olma durumu.
ayıkmak * Ayılmak, kendine gelmek, uyanmak, aklı başına gelmek.
ayıkulağı * Çuha çiçeğinin bir türü (Primula auricula).
ayılık * Kabalık, kaba davranış.
ayılık etmek * kaba davranmak.
ayılıp bayılmak * birini kendinden geçercesine sevmek.
* aşırıölçüde sinir bunalımları geçirmek.
ayılma * Ayılmak işi.
ayılmak * Sarhoşluk, baygınlık gibi bir durumdan kurtulmak, kendine gelmek.
* aklı başına gelip gerçeği görmek.
ayıltı * İçki içmiş bir kimsenin duyduğu başağrısıve sersemlik, mahmurluk.
ayıltma * Ayıltmak işi.
ayıltmak * Ayılmasını sağlamak.
-ayım / -eyim * İstek kipi tekil 1. kişi eki: yaz-ayım, çiz-eyim, oku-y-ayım, bekle-y-eyim vb.
ayın * Arap alfabesinde on sekizinci, Osmanlıalfabesinde yirmi birinci harf.
ayın on dördü * Dolunay.
ayın on dördü gibi * yüzü çok güzel (kadın veya kız).
ayınga * Kaçak tütün, tütün.
ayıngacı * Tütün kaçakçısı.
ayıngacılık * Tütün kaçakçılığı.
ayının kırk türküsü var, kırkıda Ahlat üstüne * bir kimsenin hep aynışeyi veya hikâyeyi anlatmasıkarşısında söylenir.
ayınlarıçatlatmak * bu harfin gösterdiği Arapçaya özgü sesi gırtlakta boğumlamaya çalışmak.
ayıp * Toplumun ahlâk kurallarına aykırı olan, utanılacak durum veya davranış.
* Kusur, eksiklik.
* Utanç veren.
ayıp etmek (veya yapmak) * yakışıksızca davranmak.
ayıp yerler * vücutta örtülü tutulması gereken yerler.
ayıplama * Ayıplamak işi, takbih.
ayıplamak * Kınamak, takbih etmek.
ayıplanma * Ayıplanmak işi.
ayıplanmak * Ayıplamak işine konu olmak.
ayıplı * Ayı bı, kusuru olan.
ayıpsız * Ayı bı, kusuru olmayan.
ayıptır söylemesi * “bunu söylemek size karşısaygısızlık olacak, ama söylemek zorundayım” anlamında özür dilemek için
kullanılır.
* övünmek gibi olmasın ama.
ayıraç * Cisimleri, birleşime veya ayrışıma uğratarak niteliklerini belirtmede kullanılan madde, miyar.
ayıran * Işığıyalın ögelerine ayırma özelliği olan.
ayırıcı * Ayırma özelliği veya gücü olan.
ayırım * Ayırmak işi.
ayırım yapmak * eşit davranışta bulunmamak, fark gözetmek.
ayırım yaratmak * farklılık çıkarmak, ikilik ortaya atmak.
ayırımlama * Ayırım yapmak işi.
ayırımlamak * Ayırım yapmak.
ayırma * Ayırmak işi.
ayırmaç * Bir şeyi benzerlerinden ayırt etmeye yarayan durum veya öge, farika.
ayırmak * Bölmek.
* Bir bütünden bir parçayıherhangi bir amaçla bir tarafa koymak, saklamak.
* Bir yeri bir engelle bölmek.
* Birbirinden uzaklaştırmak.
* Nitelik değişikliğini anlamak.
* Seçmek.
* İki veya daha çok kimse arasındaki anlaşmayı, uzlaşmayı bozmak.
* Farklıdavranmak, fark gözetmek.
* (bir şey veya yeri) Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, tahsis etmek.
ayırt edilmek * Ayırt etmek işine konu olmak.
ayırt etmek * Birkaç şeyi birbirinden ayıran niteliği anlamak, tefrik etmek, temyiz etmek.
ayırtı * Aynıcinsten olan şeyler arasındaki ince fark, nüans.
ayırtma * Ayırtmak işi.
ayırtmak * Ayırmak işini yaptırmak.
ayırtman * Sınavlarda, soruların hazırlanmasından notların verilmesine kadar bütün değerlendirme çalışmalarına
katılan görevli, mümeyyiz.
ayırtmanlık * Ayırtmanın görevi, mümeyyizlik.
ayıt * Mine çiçeğigillerden, Akdeniz çevresinde yetişen, mavi, beyaz veya menekşe renginde çiçekler açan, 1-2 m
boyunda bir ağaççık, hayıt (Vitex agnus-castus).
ayıya kaval çalmak * anlayışsız bir kimseye bir şey anlatmaya çalışmak.

Bir yanıt yazın