Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 2

babasına rahmet okumak * hakkında iyilik düşünmemek.
babasının (veya babalarının) çiftliği * bir malıveya kuruluşu yalnızca kendi çıkarlarına araç yapmak.
babasının hayrına * hiçbir çıkar gözetmeksizin.
babasının oğlu * her yönüyle babasına benzeyen erkek çocuk.
babasız * Babasıölmüşçocuk, yetim.
babayani * Gösterişi ve özentisi olmayan.
babayanilik * Babayani olma durumu.
babayiğit * Güçlü kuvvetli.
* Mert, korkusuz adam, kabadayı.
* Bir girişimde kendine güvenebilecek durumda olan.
babayiğitlik * Babayiğit olma durumu, babayiğitçe davranış, kabadayılık.
Babıâli * Osmanlı imparatorluğu döneminde İstanbul’da sadaret (Baş bakanlık), dahiliye ve hariciye nezaretleri (İç
işleri ve Dışişleri bakanlıkları) ile ŞûrayıDevlet (Danıştay) dairelerinin bulunduğu yapı.
* İstanbul’da bu çevredeki basın.
* Osmanlıhükûmeti.
babında * Konusunda.
babından * Bkz. babında.
Babî * “Bâb’a ait” Babîlik yanlısı.
Babîlik * XIX. yüzyılda, İran’da Ali Muhammed Bab’ın kurduğu dinî öğreti.
baca * Dumanı ocaktan çekip havaya vermeye yarayan maden veya kâgir yol.
* Su yolu, lâğım, maden ocağı gibi yer altıyapılarının hava deliği.
baca başı * Ocağın üstündeki taşraf.
baca kulağı * Ocağın iki yanında taştan yapılmışufak raf.
baca tomruğu * Bacanın damdan yukarı bölümü.
bacak * Vücudun kasıktan tabana kadar olan bölümü.
* Hayvanlarda yürümeye veya atlamaya yarayan organ.
* Bazışeylerin yerden yüksekçe durmasınısağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri, ayak.
* Oyun kâğıtlarında, oğlan, vale.
bacak bacak üstüne atmak * otururken bir bacağınıötekinin üstüne koyarak oturmak.
bacak kadar * ufacık.
bacak kadar boyu var, türlü türlü huyu var * daha küçük, ama değişik, herkesten farklıalışkanlıklar, huylar edinmiş.
bacak kalemi * Kaval kemiği.
bacakkıran * Nemli bölgelerde yetişen yeşilimsi sarıçiçekli bir bitki (Narthecium).
bacaklarıkopmak * çok yorulmak.
bacaklarıtutmamak * ayaklarının üzerine basıp yürüyemeyecek duruma gelmek.
bacaklı * Bacağı olan.
* Bacaklarıuzun olan, uzun boylu.
* Felemenk altınına verilen ad.
bacaklıyazı * İri ve okunaklıyazı.
bacaklık * Özellikle hokey oyuncularının giydikleri deriden yapılmışkoruyucu.
bacaksız * Bacağı olmayan.
* Bacaklarıkısa olan, kısa boylu, bodur.
* Yaşından büyük işlere kalkışan çocuklar için söylenir.
bacanak * Karılarıkardeşolan erkeklerden her biri.
* Dost, arkadaş.
bacanaklık * Bacanak olma durumu.
bacasıtütmek * (aile için) yaşamasısürüp gitmek.
bacasıtütmez olmak * (aile için) dağılmak veya işi bozulmak.
bacı * Büyük kız kardeş, abla.
* Kız kardeş.
* Bir evde uzun zaman çalışmışyaşlıkadınlara (daha çok yaşlızenci kadınlara) verilen unvan.
* Tarikat şeyhlerinin karısı.
baç * Osmanlıİmparatorluğunda gümrük vergisi.
* Zorla alınan para, haraç.
-baç * Fiilden isim türeten -maç/-meç ekinin türü.
baççı * Baç alan kimse.
baççılık * Baç alma işi veya görevi.
bad * Yel, rüzgâr.
badana * Duvarları boyamak için kullanılan sulandırılmışkireç veya boya.
badana etmek (veya vurmak) * badanalamak, badana yapmak.
badanacı * Geçimini badana yapmakla kazanan kimse.
badanacılık * Badanacının yaptığı iş.
badanalama * Badanalamak işi.
badanalamak * Duvarları boyamak için sulandırılmışkireç veya plâstik boya sürmek.
badanalanma * Badanalanmak işi.
badanalanmak * Badana yapılmak.
badanalatma * Badanalatmak işi.
badanalatmak * Badanalamak işini yaptırmak.

Bir yanıt yazın