balıkçı | * Balık tutan veya satan kimse. * Balıkçılara özgü. |
balıkçıdüğümü | * İşleme başlangıcında yapılan ve sonra kolayca çözülerek işin tersine de tutturulan düğüm şekli. |
balıkçıkazağı | * Balıkçıların soğuk ve nemli havalarda giydiği boğazlıve yünlü kalın kazak. |
balıkçıyaka | * Kazaklarda boynu saran ve katlanabilen yaka, boğazlık. |
balıkçıl | * Balıkla beslenen, balık yiyen. * Uzun bacaklılardan, boynu ve gagasıuzun, su kıyılarında yaşayan, balık yiyerek beslenen büyük bir kuş (Ardea cinerea). |
balıkçılgiller | * Leyleksiler takımının balıkçıllar alt takımına giren bir familya. |
balıkçılık | * Balık tutma, avlama işi. * Balık üretme, balıktan yararlanma ve satma işi. |
balıkçıllar | * Çoğunlukla uzun bacaklı, uzun gagalı balıkçıl cinsinden kuşlar familyası. |
balıkçın | * Perde ayaklılardan, uzunca gagalı, uzun ve çatal kuyruklu, deniz kıyılarında yaşayan bir kuş cinsi, deniz kırlangıcı(Sterna hirundo). |
balıkgözü | * Ayakkabıların bağgeçirilen deliklerine ve kemer deliklerine takılan maden, kemik gibi şeylerden yapılmış halka. |
balıkgözü objektif | * Normal objektiflerden çok daha genişaçıyıalan ve görüntüyü dış bükey ayna görüntüsü biçiminde veren objektif türü. |
balıkhane | * Balıkların toptan satışa çıkarıldığı, soğuk hava deposu olan yer. |
balıklama | * (suya dalmada, atlamada) Balık gibi gergin, düz ve başaşağı bir biçimde. * Bir işe, bir duruma, bir harekete sonucunun ne olacağınıdüşünmeden girişerek. |
balıklamak | * Balıklama tarzısuya atlamak. |
balıklandırma | * Balıklandırmak işi. |
balıklandırmak | * Balık ile doldurmak, süslemek. |
balıklava | * Deniz, göl ve ırmaklarda balık yatağı olan yer. |
balıklı | * Balığı olan. |
balıknefesi | * Balinagillerin başından çıkarılan ve kozmetik maddeler ve süslü mumlar yapımında kullanılan bir yağ. |
balıksırtı | * Balık kılçığı biçiminde birbirine paralel ve çapraz çizgili kumaşdeseni. * Yollarda suların ortada toplanmayarak iki yana akması için yapılan şişkinlik. |
balıksız | * Balığı olmayan. |
baliğ | * Döl verme çağına eren, buluğçağına ermişolan. |
baliğolmak | * bulmak, erişmek. * erinlik çağına ermek, erinleşmek, buluğa ermek, akıl baliğolmak. |
balina | * Balinalardan, uzunluğu 20 m, ağırlığı200 ton olan, yağıve çubukları için avlanan memeli hayvan, kadırga balığı, falyanos (Balaena mistycetus). * Giysilerin dik ve düzgün durması için bazıyerlerine özellikle yakalarına konulan sert, esnek, yassı, dar, uzun çubuk. |
balina çubuğu | * Balinanın ağzına aldığısuyu dışarıya süzüp içindeki deniz hayvanlarınıtutmasına yarayan ve üst çenesinin iki yanında tarak dişleri gibi sıralanmış, boynuz dokusunda, esnek kemiksi bölümlerin adı. |
balina yağı | * İspermeçet balinasının kafa sinüslerinde bulunan yağ. |
balinalar | * Örnek hayvanı balina olan, kutup denizlerinde yaşayan memeli hayvanlar familyası. |
balinalı | * Balina takılmışolan, balina geçirilmişolan (giysi). |
balistik | * Ateşli silâhlarda barut gazının basıncı ile fırlayıp hedefe varıncaya kadar merminin havadaki hareketini inceleyen bilim. |
balkan | * Sarp ve ormanlık sıra dağlar. |
Balkanlar | * Hırvatistan, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Slovenya, Arnavutluk, Makedonya, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Trakya’yı içine alan bölge. |
Balkanlı | * Balkan devletlerinden olan, Balkanlarla ilgili. |
Balkanlılık | * Balkanlı olma durumu. |
Balkanolog | * Balkanoloji uzmanı. |
Balkanoloji | * Balkan uluslarının dili, tarihi ve kültürü ile uğraşan bilim dalı. |
Balkar | * Bkz. Malkar. |
Balkarca | * Bkz. Malkarca. |
balkı | * Güzel süslü, parlak. * Ağrı, sancı. |
balkıma | * Balkımak işi. |
balkımak | * Parlamak, parıldamak. * Şimşek çakmak. * Su halkalanmak, dalgalanmak. * Kesik kesik ağrımak, sancımak. |
balkır | * Parıltı. * Şimşek. |
balkon | * Bir yapının genellikle üst katlarında dışarıya doğru çıkmış, çevresi duvar veya parmaklıkla çevrili bölümü. * Tiyatro ve sinema gibi büyük salonlarda asma kat. |
balkonumsu | * Balkona benzer. |
balköpüğü | * Açık sarırenk. |
ballandıra ballandıra | * Ballandırarak. |
ballandırma | * Ballandırmak işi. |
ballandırmak | * İmrendirecek biçimde övmek. |
ballanma | * Ballanmak işi. |
ballanmak | * Bal bulaşmak, bal sürülmek. * Tatlılaşmak, tatlanmak, olgunlaşmak. |
ballı | * İçinde bal bulunan. |
Kategoriler