Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 19

bardakaltı * Bardağın konulduğu yeri kirletmemesi için kullanılan, genellikle örgü, kâğıt veya plâstik örtü.
* Yemek öncesi yenilen bardak altı büyüklüğünde bir tür lâhmacun.
bardakçı * Bardak veya çömlek yapan veya satan kimse.
bardaktan boşanırcasına yağmak * (yağmur) çok şiddetli yağmak.
bardan * Çok beyaz.
bardan * Yük taşımak için kullanılan çanta veya çuval.
bardan bardan * Beyaz beyaz.
bardo * Aygır ile dişi eşek çiftleşmesinden üretilen her yaştaki hayvan.
barem * Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge.
baret * İşçilerin başlarına giydikleri, metal veya plâstikten yapılmışşapka.
baret * Küçük takke, papaz takkesi.
* Bir tür süs iğnesi.
barfiks * Çeşitli beden hareketleri yapmaya elverişli yükseklikte, iki ayak üzerine tutturulmuşçubuklu jimnastik aracı.
bargâh * İçine izinle girilen yer, otağ, yüksek divan.
bargam * Levreğe benzer bir balık.
barhana * Kafile, küçük kervan, göç.
* Göç eşyası, ev eşyası.
barı * Bahçe duvarı, çit.
barınak * Barınılacak yer, melce.
barındırma * Barındırmak işi.
barındırmak * Barınmasını sağlamak.
barınma * Barınmak işi.
barınmak * Doğa etkilerinden korunmak için kapalı bir yere sığınmak.
* Yerleşmek, yaşamak için uygun şartlar bularak oturmak.
* Çevresiyle uyumlu, dirlik içinde yaşamak.
* (soyut kavramlar için) Bir yerde etkili olmak, gelişecek ortamı bulmak.
barış * Barışmak işi.
* Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh.
* Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç.
* Uyum, karşılıklıanlayışve hoşgörü ile oluşturulan ortam.
barışgörüşolmak * her türlü dargınlığıunutarak barışmak.
barışyapmak * barışantlaşmasını imzalamak.
barışçı * Barışıseven, barışsever, sulhçu, sulhsever, sulhperver.
* Barışıamaçlayan, barışıöngören.
barışçıl * Bkz. barışçı.
barışçılık * Barışçı olma durumu, kavga etmeme eğilimi.
barışık * Başkası ile barışdurumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü.
barışık olmak * sevecen ve hoşgörülü davranmak.
barışıklık * Barışık olma durumu.
barışma * Barışmak durumu, uzlaşma, anlaşma.
barışmak * İki taraf, aralarındaki dargınlığıkaldırmak, uzlaşmak, anlaşmak.
* Sevmek, zevk almak.
barışsever * Barışçı, barışçıl, sulhçu, sulhsever, sulhperver.
barışseverlik * Barışsever olma durumu.
barıştırma * Barıştırmak işi.
barıştırmak * Barışmalarını sağlamak, ara bulmak.
bari * Hiç olmazsa, hiç değilse, o hâlde, öyle ise.
* Keşke.
barikat * Bir yolu veya geçidi kapamak için her türlü araçtan yararlanılarak yapılan engel.
barikat kurmak * engel oluşturmak.
barikat yapmak * çeşitli araçlarla bir engel oluşturmak.
barikatlama * Barikatlamak işi.
barikatlamak * Barikat ile çevirmek, barikat yapmak.
barisfer * Bkz. ağır küre.
barit * Baryum oksit (BaO) veya baryum hidroksit Ba(OH)2.
baritin * Doğal baryum sülfat (BaSO4).
baritli * İçinde barit bulunduran.
baritli yıkama * Kalınbağırsağın ve rektumun radyolojik işlemde baryum sülfatla doldurulmasıve yıkanması.
bariton * Tenor ve bas arasındaki erkek sesi.
* Basso ile alto arasında ses veren, pistonlu bir tür ağız çalgısı.
bariyer * Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır engel.
* Kara yollarının kenarlarına yapılan korkuluk, engel.
* Herhangi bir yolu kapamak için yapılan engel.
* Engelli at yarışlarında üzerinden atlanması gereken yapay engel.
bariz * Açık, göze çarpan, belirgin.
barizleşme * Barizleşmek işi.

Bir yanıt yazın