bardakaltı | * Bardağın konulduğu yeri kirletmemesi için kullanılan, genellikle örgü, kâğıt veya plâstik örtü. * Yemek öncesi yenilen bardak altı büyüklüğünde bir tür lâhmacun. |
bardakçı | * Bardak veya çömlek yapan veya satan kimse. |
bardaktan boşanırcasına yağmak | * (yağmur) çok şiddetli yağmak. |
bardan | * Çok beyaz. |
bardan | * Yük taşımak için kullanılan çanta veya çuval. |
bardan bardan | * Beyaz beyaz. |
bardo | * Aygır ile dişi eşek çiftleşmesinden üretilen her yaştaki hayvan. |
barem | * Devlet memurlarının maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelge. |
baret | * İşçilerin başlarına giydikleri, metal veya plâstikten yapılmışşapka. |
baret | * Küçük takke, papaz takkesi. * Bir tür süs iğnesi. |
barfiks | * Çeşitli beden hareketleri yapmaya elverişli yükseklikte, iki ayak üzerine tutturulmuşçubuklu jimnastik aracı. |
bargâh | * İçine izinle girilen yer, otağ, yüksek divan. |
bargam | * Levreğe benzer bir balık. |
barhana | * Kafile, küçük kervan, göç. * Göç eşyası, ev eşyası. |
barı | * Bahçe duvarı, çit. |
barınak | * Barınılacak yer, melce. |
barındırma | * Barındırmak işi. |
barındırmak | * Barınmasını sağlamak. |
barınma | * Barınmak işi. |
barınmak | * Doğa etkilerinden korunmak için kapalı bir yere sığınmak. * Yerleşmek, yaşamak için uygun şartlar bularak oturmak. * Çevresiyle uyumlu, dirlik içinde yaşamak. * (soyut kavramlar için) Bir yerde etkili olmak, gelişecek ortamı bulmak. |
barış | * Barışmak işi. * Savaşın bittiğinin bir antlaşmayla belirtilmesinden sonraki durum, sulh. * Böyle bir antlaşmadan sonra insanlık tarihindeki süreç. * Uyum, karşılıklıanlayışve hoşgörü ile oluşturulan ortam. |
barışgörüşolmak | * her türlü dargınlığıunutarak barışmak. |
barışyapmak | * barışantlaşmasını imzalamak. |
barışçı | * Barışıseven, barışsever, sulhçu, sulhsever, sulhperver. * Barışıamaçlayan, barışıöngören. |
barışçıl | * Bkz. barışçı. |
barışçılık | * Barışçı olma durumu, kavga etmeme eğilimi. |
barışık | * Başkası ile barışdurumunda bulunan, dargın veya düşman olmayan, sevecen, hoşgörülü. |
barışık olmak | * sevecen ve hoşgörülü davranmak. |
barışıklık | * Barışık olma durumu. |
barışma | * Barışmak durumu, uzlaşma, anlaşma. |
barışmak | * İki taraf, aralarındaki dargınlığıkaldırmak, uzlaşmak, anlaşmak. * Sevmek, zevk almak. |
barışsever | * Barışçı, barışçıl, sulhçu, sulhsever, sulhperver. |
barışseverlik | * Barışsever olma durumu. |
barıştırma | * Barıştırmak işi. |
barıştırmak | * Barışmalarını sağlamak, ara bulmak. |
bari | * Hiç olmazsa, hiç değilse, o hâlde, öyle ise. * Keşke. |
barikat | * Bir yolu veya geçidi kapamak için her türlü araçtan yararlanılarak yapılan engel. |
barikat kurmak | * engel oluşturmak. |
barikat yapmak | * çeşitli araçlarla bir engel oluşturmak. |
barikatlama | * Barikatlamak işi. |
barikatlamak | * Barikat ile çevirmek, barikat yapmak. |
barisfer | * Bkz. ağır küre. |
barit | * Baryum oksit (BaO) veya baryum hidroksit Ba(OH)2. |
baritin | * Doğal baryum sülfat (BaSO4). |
baritli | * İçinde barit bulunduran. |
baritli yıkama | * Kalınbağırsağın ve rektumun radyolojik işlemde baryum sülfatla doldurulmasıve yıkanması. |
bariton | * Tenor ve bas arasındaki erkek sesi. * Basso ile alto arasında ses veren, pistonlu bir tür ağız çalgısı. |
bariyer | * Hemzemin geçitlerde kara yolu güvenliğini sağlamak için kullanılan açılır kapanır engel. * Kara yollarının kenarlarına yapılan korkuluk, engel. * Herhangi bir yolu kapamak için yapılan engel. * Engelli at yarışlarında üzerinden atlanması gereken yapay engel. |
bariz | * Açık, göze çarpan, belirgin. |
barizleşme | * Barizleşmek işi. |
Kategoriler