başaşağıetmek | * tersine çevirmek. |
başaşağı gelmek | * tepesi üstü düşmek. |
başaşağı gitmek | * sürekli zarar görmek veya kötüleşmek. |
başaşağı gitmek | * işleri ters gitmek, sürekli zarar etmek. |
baş bağlamak | * başına bir örtü örtmek. * başak vermek. * birine veya bir şeye bağlanmak, intisap etmek. |
baş baş | * çocukların “Allaha ısmarladık” anlamında ellerini başlarına götürmelerini sağlamak için söylenir. |
baş başa | * Birlikte, beraberce. |
baş başa (veya kafa kafaya) vermek | * iki veya daha çok kimse bir kenara çekilip konuşmak. * dayanışmak. |
baş başa bırakmak | * birinin, bir şeyle veya bir kimseyle yalnız kalmasını sağlamak. |
baş başa kalmak | * biriyle veya bir şeyle yalnız kalmak. |
baş başa olmak | * birlikte bulunmak, beraber yaşamak. |
baş belâsı | * Sıkıntı, üzüntü veren. |
baş bezi | * Mendil. |
baş bıçağı | * Ustura. |
baş biti | * Bkz. bit. |
baş bulmak | * (alışverişte) kazanç bırakmak. |
başçanağı | * Kafa tası. |
başçekmek | * ön ayak olmak. |
başçevirtmek | * başıarkaya doğru döndürtmek. * birinin arkasından hayranlıkla bakmak. |
başdöndürmek | * başarıdan, gururdan, sevinçten çok mutlu duruma getirmek, aşırıheyecanlandırmak. |
başdöndürücü | * (çabuklukta) olağanüstü, aşırı. * baygınlık verici. |
başdöndürücü | * Şaşkına, serseme çevirici. |
başdönmesi | * Göz kararıp düşecek gibi olma. |
başedebilmek | * bir kimseyi yola getirmeye veya bir şeyi yapmaya gücü yetmek. |
başeğmek | * saygı göstermek için başeğerek selâmlamak. * direnmekten vazgeçip buyruk altına girmek, inkıyat etmek. |
başelde iken | * ölmeden, yaşarken sağiken. |
başetmek (veya edememek) | * gücü yetmek (yetmemek), başarıkazanmak (kazanmamak). |
başgelmek | * yenmek, gücü yetmek. |
başgöstermek | * belirmek, ortaya çıkmak, zuhur etmek, vuku bulmak. |
başgöz etmek | * evlendirmek. |
başgöz olmak | * evlenmek. |
başkaldırma | * başkaldırmak işi, isyan. |
başkaldırmak | * ayaklanmak, yönetime karşı gelmek, isyan etmek. * iyice coşmak, kabarmak. |
başkaldırmamak | * Bkz. başınıkaldırmamak. |
başkesmek | * selâm için başeğmek. |
başkıç vurmak | * baştan gelen dalgalarla gemi, başıve kıçıüzerinde inip kalkmak. |
başkırılır fes içinde, kol kırılır yen içinde | * aile içindeki, arkadaşlar arasındaki uyuşmazlıklar yabancılara duyurulmamalıdır. |
başkomak (koymak) | * bir şey uğruna ölümü göze almak. |
başkoşmak | * bir işi başarmak için çalışmak. |
başnereye giderse, ayak da oraya gider | * küçükler büyüklerin izinde gider, her işte onlarıörnek tutarlar. |
başol da, istersen soğan başı ol | * küçük bir işte de olsa, başta olmak önemlidir. |
başolan boşolmaz | * bir yerde başolan kimse taşıdığıdeğer dolayısıyla o yere gelmiştir. * iş başındaki kişinin işi çoktur. |
başörtüsü | * Bkz. başörtü. |
başsağlığı | * Ölen bir kimsenin yakınlarına söylenen ilgi ve yakınlık anlatan söz. |
başsağlığıdilemek | * ölen bir kimsenin yakınlarına ilgi ve yakınlık anlatan söz söylemek. |
başsallamak | * karşısındakinin her sözünü uygun bulur görünmek. |
baştacı | * Çok sevilen, çok yüksek tutulan (kimse veya şey). baştacıetmek |
baştacıetmek | * çok sevmek ve saymak, el üstünde tutmak. |
baştutamamak | * rüzgâr, fırtına yüzünden, yapılışındaki veya yükselişindeki bir bozukluk sebebiyle gemi dümene uymamak, rotadan çıkmak. |
baştutmak | * elebaşı olmak. |
Kategoriler