belinlemek | * Birden uyanarak çevresine korku ile şaşkın şaşkın bakmak, irkilmek. |
belirgin | * Belirmişdurumda olan, besbelli, açık, bariz, sarih. |
belirginleşme | * Belirgin duruma gelme. |
belirginleşmek | * Belirgin duruma gelmek. |
belirginleştirme | * Belirgin duruma getirme. |
belirginleştirmek | * Belirgin duruma getirmek. |
belirginlik | * Belirgin olma durumu. |
belirleme | * Belirlemek işi, tayin. |
belirlemek | * Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek. * Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak. * Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı. |
belirlenim | * Belirli duruma gelme işi. * Bir kavramın anlamının, içeriğinin, yapısının veya sınırlarının tam olarak belirlenmesi işi, gerektirim, determinasyon. |
belirlenimci | * Belirlenimcilik yanlısı olan (kimse), gerekirci, determinist. |
belirlenimcilik | * Her olayın başka olayların gerekli ve kaçınılmaz bir sonucu olduğunu ileri süren öğreti, gerekircilik, determinizm. |
belirlenme | * Belirlenmek işi. |
belirlenmek | * Belirli duruma getirilmek. |
belirlenmezci | * Belirlenmezcilik yanlısı olan (kimse), indeterminist. |
belirlenmezcilik | * Nedensellik yasasına bağlı olmayan, bir sebebe bağlanmayan olay ve durumların da bulunduğunu öne süren görüş, indeterminizm. * İnsan iradesinin hiçbir şarta bağlı olmadığını, içinde bulunduğu şartlarla belirlenmediğini, insanın özgür iradesinin nedensellik yasasına bağlı olmadığınısavunan görüş, indeterminizm. |
belirleşme | * Belirleşmek işi veya durumu. |
belirleşmek | * Belirgin duruma girmek. |
belirli | * Açık ve kesin olarak sınırlanmışveya kararlaştırılmışolan, muayyen. |
belirli belirsiz | * Yarı belirgin durumda, az çok belli olan. |
belirli geçmiş | * Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunan zamandan önce olup bittiğini kesinlikle bildiren kip, -di’li geçmiş, görülen geçmiş. Bu zaman Türkçede -dı(-di) / -tı(-ti) ekiyle karşılanır.Aldı, biçti, uçtu vb. |
belirli nesne | * Belirtme durumu ekini almış, geçişli fiil durumunda olan yüklemle ilgili kelime veya kelime grubu. |
belirlilik | * Belirli olma durumu. |
belirme | * Belirmek işi, tebellür etme. |
belirmek | * (önce belli veya görünür olmayan bir şey için) Ortaya çıkmak, tezahür etmek. * Bir düşünce veya durum için, kesin bir biçim almak, tebellür etmek. * İyice görünür ve anlaşılır bir durum almak, tebarüz etmek. |
belirsiz | * Belirli olmayan, gayrimuayyen. * Niteliği hakkında tam bir bilgi edinilemeyen, müphem. * Bilinmeyen, meçhul. |
belirsiz geçmiş | * Fiilin belirttiği kavramın, içinde bulunulan zamandan önce olup bittiğini başkasından duyarak veya belirsiz olarak bildiren kip, -miş’li geçmiş, görülmeyen geçmiş. Türkçede bu zaman -mış/ -mişekiyle kurulur: Gelmiş, gülmüş, ağlamışgibi. |
belirsizlik | * Belirsiz olma durumu, müphemiyet. |
belirsizlik sıfatı | * İsimleri yaklaşık, kabataslak belirten sıfat: bazı, birkaç, her, birtakım, filan vb. |
belirsizlik zamiri | * İsmin yerini belirsiz, kabataslak tutan zamir: bazısı, birkaçı, birçoğu, azı, herkes, biri vb. |
belirteç | * Zarf. |
belirten | * Tamlayan. |
belirti | * Bir olayın veya durumun anlaşılmasına yardım eden şey, alâmet, nişan, nişane. |
belirtik | * Açık, belli, sarih. |
belirtilen | * Tamlanan. |
belirtili | * Belirtisi olan. * Belirtilmişolan, belirli kılınan. |
belirtili nesne | * Belirtme durumundaki nesne, sarih meful. |
belirtili tamlama | * Tamlayanı-in (-nin) takısı, tamlananıüçüncü kişi iyelik eki alan ve belirli bir kavram taşıyan tamlama: Doğan’ın kalemi, çiçeğin kokusu gibi. |
belirtilme | * Belirtilmek işi. |
belirtilmek | * Belirtmek işine konu olmak. |
belirtisiz | * Belirtisi olmayan. * Belirtilmemişolan. |
belirtisiz nesne | * Yalın durumdaki nesne. |
belirtisiz tamlama | * Tamlayanıyalın durumda olan, tamlananı genellikle üçüncü kişi iyelik eki alan ve çoğu kez tür kavramı veren isim tamlaması: Ankara kedisi. Tuz Gölü gibi. |
belirtken | * Bir özlü sözle birlikte kullanılan işaret. * Soyut bir şeyin, bir kavramın sembolü olan varlık veya eşya, amblem. * Gösterge. |
belirtme | * Belirli kılma, görüş bildirme, tasrih. |
belirtme durumu | * Yüklemi geçişli bir fiil olan cümlede fiilin doğrudan etkilediği -i (-ı, -u, -ü) ekini almışisim, yükleme durumu, i hâli, akuzatif. Evi gördüm. Yazıyı okudum. |
belirtme grubu | * Tamlamalardan daha genişkelime dizisi: Kalın bir kitabın süslü cilt kapağı bir belirtme grubudur. |
belirtme sıfatı | * Bir ismi gösterme, soru, sayıveya belirsizlik bakımlarından belirten sıfat: Bu kapı. Birinci dönem. Kaç öğrenci? Hangi ev? Üç çocuk gibi. |
belirtmek | * Açıklamak, tebarüz ettirmek. |
belit | * Kendiliğinden apaçık ve bundan dolayıöteki önermelerin ön dayanağısayılan temel önerme, mütearife, aksiyom: “Tüm, parçaların her birinden büyüktür” sözü bir belittir. |
Kategoriler