bencilce | * Bencile yakışır biçimde. |
bencileyin | * Benim gibi. |
bencilik | * Benci olma durumu, hodpesentlik, egoizm. * İnsanın bütün eylemlerinin ben sevgisiyle belirlenmişolduğunu, buna göre ahlâklılığın da yalnızca kendini koruma içgüdüsünün bir biçimi olduğunu ileri süren öğreti. * Kendi benini ve çıkarınıhayatın mutlak ilkesi yapan anlayış. |
bencilleşme | * Bencilleşmek işi. |
bencilleşmek | * Bencil duruma gelmek. |
bencillik | * Bencil olma durumu, hodbinlik, egoistlik, egoizm. |
bencillik etmek | * bencil davranmak. |
bende | * Kul, köle. |
bendegân | * Kullar, köleler. |
bendegî | * Kulluk, kölelik. * Köle ile ilgili, köleye ait. |
bendehane | * Bendenin, kölenin evi. |
benden de al o kadar | * Bkz. al benden de o kadar. |
benden günah gitti | * Bkz. benden söylemesi. |
benden söylemesi | * ben üzerime borç saydığım şeyi söyledim, kendimi suçlu saymam. |
bendeniz | * alçak gönüllülükle ben yerine ve “köleniz'” anlamında kullanılır. |
bendeniz cennet kuşu | * kendini tanıtırken kullanılan bir deyim. |
bendezade | * Bendenin oğlu. |
bendir | * Alaturka çalgıaleti. |
benefşe | * Menekşe. |
benek | * Herhangi bir şey üzerindeki ufak leke, nokta, puan. * Güneşlekeleri yöresinde görülen, parlak taneciklerden ve parlak damarlardan oluşmuş bölüm, fekül. |
beneklenme | * Beneklenmek işi. |
beneklenmek | * Benek oluşmak. |
benekleşme | * Benekleşmek işi veya durumu. |
benekleşmek | * Benek benek durum almak. |
benekli | * Ufak lekeleri bulunan. |
benekli köpek balığı | * Kara benekli, küçük boyda bir cins köpek balığı(Scylliorhinus canicula). |
bengi | * Sonu olmayan, hep kalacak olan, ölümsüz, ebedî. |
bengi | * Ege ve Güney Marmara bölgesinin halk oyunlarından biri. |
bengi su | * İçene sonsuz hayat verdiğine inanılan ve efsanelerde geçen su, abıhayat. |
bengileme | * Bengilemek işi. |
bengilemek | * Bengi kılmak, sonsuz yaşama niteliği kazandırmak, ölümsüzleştirmek, ebedîleştirmek. |
bengileşme | * Bengileşmek işi. |
bengileşmek | * Sonsuz yaşama niteliği kazanmak, ölümsüzleşmek, ebedîleşmek. |
bengilik | * Zamanla ilgisi, başlangıcıve sonu olmayan varlık. * Ölmezlik, ebedîlik. * Sonsuz ve ölçülmez zaman. |
beni sokmayan yılan bin (yıl) yaşasın | * zararlı olduğu bilinen, ama kimseye kötülüğü dokunmayan kişiyle uğraşmamalıdır. |
beniâdem | * Âdemoğulları, insanlar. |
benibeşer | * İnsan. |
beniçinci | * Kişinin benliğini merkez sayma görüşü, benmerkezci. |
beniçincilik | * Dünyada kişinin benliğini merkez sayan felsefe görüşü, benmerkezcilik, egosantrizm. |
benildeme | * Benildemek işi. |
benildemek | * Belinlemek. |
benim diyen | * kendine güvenen, güçlü olduğuna inanan. |
benim oğlum bina okur, döner döner yine okur | * “çok çalışmasına karşılık verimli ve yararlı olmuyor” anlamında kınama veya eleştiri belirtmek için kullanılır. |
benimseme | * Benimsemek işi, sahip çıkma, tesahup. |
benimsemek | * Bir şeyi kendine mal etmek, sahip çıkmak, kabullenmek, tesahup etmek. * Bir şeye, birine bağlanmak, ısınmak. |
benimsenme | * Benimsenmek işi. |
benimsenmek | * Benimsenmek işine konu olmak. |
benimsetme | * Benimsetmek işi. |
benimsetmek | * Birinin benimsemesini sağlamak. |
benimseyiş | * Benimsemek işi veya durumu. |
Kategoriler