Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 49

bere * Vurma ve incitme sonucu vücudun herhangi bir yerinde oluşan çürük.
* Herhangi bir şeyde görülen çizik, ezik.
bere * Yuvarlak, yassıve sipersiz başlık.
bereket * Bolluk, gürlük, ongunluk, feyz, feyezan.
* İyi ki, neyse ki, iyi bir rastlantı olarak.
* Yağmur.
bereket ki (veya bereket versin ki) * iyi ki, Tanrı’ya şükür ki.
bereket versin * para alan kimsenin söylediği iyi dilek sözü.
* bir kimsenin bir durumdan hoşnutluğunu anlatması, teselli bulması.
bereketlenme * Bereketlenmek işi veya durumu.
bereketlenmek * Çoğalmak, artmak.
bereketli * Bol, verimli.
bereketli ola! (veya olsun!) * yemek yemekte olanlara veya ürünlerini devşirenlere söylenen iyi dilek sözü.
bereketlilik * Bereketli olma durumu.
bereketsiz * Kendinden beklenen yararlığısağlayamayan (şey).
bereketsizlik * Bereketsiz olma durumu.
bereleme * Berelemek işi.
berelemek * Bereli duruma getirmek.
berelenme * Berelenmek işi veya durumu.
berelenmek * Bereli duruma gelmek.
bereli * Beresi olan.
bereli * Beresi olan.
berenarı * Şöyle böyle, az çok, biraz, oldukça.
bergamodî * Sarımsıpembe renginde olan.
bergamot * Turunçgillerden bir ağaç (Citrus bergamia).
* Bu ağacın, kabuklarından reçel yapılan ve esans çıkarılan meyvesi.
bergüzar * Anmak için verilen hatıra, armağan, yadigâr.
berhane * Büyük, harap, kullanışsız ev.
berhane gibi * gereğinden çok büyük (ev).
berhava * Havaya verilmiş, uçurulmuş.
* Yararsız, boş.
berhava etmek * havaya uçurmak.
* bitirmek, yok etmek.
berhava olmak * patlama yolu ile havaya uçmak.
* boşa gitmek.
berhayat * Hayatta olan, canlı, yaşayan.
berhudar * Mutlu.
berhudar ol! * “iyi günler göresin” anlamında dilek olarak kullanılır.
beri * Konuşanın önündeki iki uzaklıktan kendisine daha yakın olanı.
* Bu uzaklıkta bulunan.
* Çıkma durumundaki kelimelerden sonra getirilerek bir işin başlangıcını gösterir.
beribenzer * Sıradan bayağı, alelâde.
beriberi * Genellikle Uzak Doğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden ileri gelen bir hastalık.
beriki * Beride olan.
* Beride olan şey veya kimse.
beril * Doğada altı gen billûrlar durumunda bulunan, saydam, çoğu yeşil renkli berilyum ve aliminyum silikat.
berilyum * Atom numarası4, yoğunluğu 1,84, atom ağırlığı9,013 olan, zümrüt gibi bazıtaşların birleşiminde bulunan,
29700C de eriyen, havanın etkisine karşı ince bir oksit tabakasıyla kaplıelement. Kısaltması be.
berjer * Arkasıkabarık ve yüksek oturacak yeri genişkoltuk.
berk * Sert, katı.
* Sağlam.
berkelyum * Atom numarası97, atom ağırlığı294 olan, amerikyum veya küryumdan elde edilen yapay element.
Kısaltması bk.
berkemal * Mükemmel, pek iyi.
berkime * Berkimek işi.
berkimek * Sağlamlaşmak, güç kazanmak, pekişmek.
berkinme * Berkinmek işi veya durumu.
berkinmek * Berkimek.
* Pekiştirilmek.
berkitme * Sağlamlaştırma, tahkim, takviye.
berkitmek * Sağlamlaştırmak, tahkim etmek, takviye etmek.
berklik * Sağlamlık.
* Sertlik, katılık.
berlam * İnce pullu, sırtıaçık kahverengi, yanlarıve karnı beyaz, ortalama 30-40 cm boyunda, Marmara ve Ege
deniziyle Akdeniz’de bol bulunan bir balık türü (Merluccius merluccius).
bermuda * Dizlere kadar inen dar ve kısa pantolon.
bermutat * Alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi.

Bir yanıt yazın