bin derde deva | * pek çok işe yarayan; her sıkıntıyı gideren. |
bin dereden su getirmek | * birini kandırmak için birçok sebep ileri sürmek, dil dökmek. |
bin işçi, bir başçı | * her işe, başolacak bir kimse gerekir. |
bin kalı ba girmek | * birbirine benzeyen birçok işyapmak, sürekli olarak düşünce değiştirmek. |
bin kat | * Pek çok, kıyaslanmayacak ölçüde. |
bin nasihatten bir musibet yeğdir | * yaşanmışolaylar, öğütlerden çok daha etkilidir. |
bin pişman olmak | * çok pişman olmak. |
bin tarakta bezi olmak | * birçok işle uğraşmak. |
bin türlü | * Birbirinden çok farklı, çok değişik. |
bin yaşa! | * (memnunluk bildirmek için kullanılan söz) çok yaşa!. |
bin zahmetle | * çok zor, büyük zorlukla. |
bina | * Yapı. * Arapça fiil çatısınıkonu edinen bilim ve kitap. * Çatı. |
bina etmek | * yapmak, kurmak, inşa etmek. * (bir düşünce sistemine göre) kurmak, dayamak, yapmak. |
binaen | * -den dolayı, -den ötürü, -diği için. * Dayanarak. |
binaenaleyh | * Bundan dolayı, bundan ötürü, bunun için, bunun üzerine. |
bînamaz | * Bkz. beynamaz. |
binbaşı | * Rütbesi yüzbaşı ile yarbay arasında bulunan ve asıl görevi tabur komutanlığı olan subay. |
binbaşılık | * Binbaşırütbesi veya binbaşının görevi. |
binde bir | * çok seyrek olarak. |
bindi | * Destek, hamil. |
bindiği dalıkesmek | * (kendisine gerekli ve yararlı olan şeyi) farkında olmadan yararsız duruma getirmek, kendi eliyle yok etmek. |
bindirilme | * Bindirilmek işi veya durumu. |
bindirilmek | * Bindirmek işi yapılmak. |
bindirilmişkuvvetler | * Motorlu taşıtlara bindirilmişasker birlikleri. |
bindirim | * Fiyat artırma, zam. |
bindirimli | * Fiyatıartırılmış, zamlı. |
bindirme | * Bindirmek işi. * Birbiri üzerine gelerek eklenen levha, kiremit, ahşap parçalarının durumu. * Çıkarma harekâtına katılacak birliklerin, çıkarma yerine gitmek için kendilerine ayrılan deniz araçlarına binmeleri. |
bindirme kilit | * Gövdesi kutu biçiminde olan, kapak veya kapının arkasına doğrudan vidalanan, basit mekanizmalıkilit. |
bindirmek | * Bir kimseyi bir şeyin üzerine çıkartmak, oturtmak veya içine yerleştirmek, binmesini sağlamak. * (taşıt) Baştarafından başka bir taşıta çarpmak veya bir yere vurmak. * Eklemek, katmak. |
binek | * Binmeye ayrılmışşey ve daha çok at. * Üzerine binilen, binmeye yarayan. |
binek atı | * Sadece binmek, gezmek veya binicilik sporu için yetiştirilen at. |
binek taşı | * At veya arabaya binmek için üstüne çıkılan yüksekçe taş. |
biner | * Bin sayısının üleştirme biçimi, her birine bin, her defasında bini bir arada olarak. |
bingi | * Kemerler üzerine oturtulmuşkubbe ile kemerlerin arasınıkapatan üçgen biçimindeki kubbe parçalarından her biri. |
bini | * Binme işi. * Kapı, dolap gibi şeylerin, kanatlarıkapanınca kalan aralığıörtebilmek için bu kanatların kenarına çakılan çıta. |
bini aşmak | * çok fazla olmak. |
bini bir paraya | * pek çok ve ucuz. * pek çok yapılan, pek çok olan. |
binici | * Binen. * Ata iyi binen kimse. |
binicilik | * Ata binme ustalığı. * Ata binilerek yapılan spor. |
binilme | * Binilmek işi. |
binilmek | * Binmek işi yapılmak. |
binin yarısı beşyüz (o da bizde yok) | * çok düşünceli görünen birine şaka yollu “aldırma!” anlamında söylenir. |
bininci | * Bin sayısının sıra sıfatı, sırada dokuz yüz doksan dokuzuncudan sonra gelen. |
biniş | * Binmek işi veya biçimi. * Atlıalay. * Atlıalayda giyilen giysi. * Yüksek aşamalı bilginlerin ve yeniçeri subaylarının giydikleri cübbe. * Üniversite öğretim üyelerinin giydikleri cübbe. |
binişme | * Binişmek durumu. |
binişmek | * İki parçadan biri, öbürünün üstünde olmak. * Kas kirişleri birbiri üstüne binmek. * Kırık bir kemiğin iki parçası birbiri üstüne gelmek. |
binit | * Üstüne binilen hayvan, binek atı. |
binit | * Hamur durumundaki ekmeklerin, fırına atılmadan önce, içine konulduğu oyuk gözlü tahta. |
binlerce | * Birçok bin; pek çok. |
binlik | * Bin liralık kâğıt para. * Yaklaşık olarak üç litrelik büyük şişe. * Bin tanesi bir arada olan. |
Kategoriler