birinin çanına ot tıkmak (tıkamak veya tıkanmak) | * sesini çıkaramayacak, kötülük edemeyecek bir duruma getirmek (getirilmek), susturmak. |
birisi | * Bilinmeyen bir kimse. |
birisinden biri | * içlerinden biri, birkaç kişiden herhangi biri. |
birkaç | * Çok olmayan, az sayıda, az. |
birkaçı | * Az sayıda olan kimse veya şey. |
birleme | * Bir etme, tek duruma getirme. * Tanrı’nın birliğini dile getirme, tevhit. |
birlemek | * Bir etmek, tek duruma getirmek. * Tanrı’nın birliğini dile getirmek, zikretmek. |
birler | * Ondalık sayısistemine göre yazılan bir tam sayıda sağdan sola doğru ilk sayının bulunduğu basamak. |
birleşen | * Birbirini kesen, bir noktada kesişen (doğru, yay). |
birleşik | * Bir araya gelmiş, birleşmişolan, müttehit. |
birleşik cümle | * Birkaç yan cümle veya ara cümle ile bir temel cümleden kurulan cümle. |
birleşik fiil | * İsim soyundan bir kelime ile biçim veya anlam bakımından kaynaşıp bütünleşen fiil: Reddetmek, hissetmek, kaybolmak, bakakalmak, hasta olmak, tedavi etmek gibi. |
birleşik isim | * Birleşik kelime biçiminde belirli kurallar içinde kalıplaşmışisim: Aslanağzı, başşehir, kaptıkaçtı, gecekondu gibi. |
birleşik kap | * Alt tarafından birleştirilmişkaplardan her biri. |
birleşik kaplar | * Alt taraflarından değişik boyut ve kesitlerde borularla birleştirilmişsistem. |
birleşik kelime | * Ses düşmesi, ses türemesi, kelime türünün değişmesi, üzerindeki ekin görevini kaybetmesi veya anlam kaymasıdolayısıyla aralarına ek girmeyerek kalıplaşmışiki veya daha çok sözden oluşan kelime: pazartesi (< pazar ertesi), hissetmek (< hiss etmek), ayakkabı(< ayak kabı), delikanlı(<deli kanlı), kaptıkaçtı(< kaptıkaçtı) gibi. |
birleşik oturum | * Bir arada yapılan oturum. |
birleşik oy pusulası | * Seçime katılan bütün partilerin adaylarınıayrıayrı gösteren oy pusulası. |
birleşik zaman | * Yalın zamanlıve çekimli bir fiilin -di (i-di), -miş(i-miş,), -se (i-se) gibi ek fiil eklerinden birini alarak bildirdiği zaman: Sevdiydi (sevdi-y-di <sevdi+i-di), sevecekmiş(sev-ecek-miş< sev-ecek + i-miş) sev-er-se (sev-erse < sev-er + ise) gibi. |
birleşilme | * Birleşilmek işi veya durumu. |
birleşilmek | * Birleşmek işi yapılmak, bir araya gelinmek, buluşulmak. |
birleşim | * Birleşmek işi. * Bir meclisin bir gün içindeki toplanmaları, inikat. * Döllenmek için erkekle dişi hayvanın bir araya gelmesi. |
birleşme | * Birleşmek işi. |
birleşme değeri | * Basit bir cismin bir atomu ile birleşebilecek olan hidrojen atomlarının en yüksek miktarı. |
birleşmek | * Ayrı iken tek bir bütün durumuna gelmek. * Buluşmak, bir araya gelmek. * Uyuşmak, aynı görüşte olmak. * Aynıamaç çevresinde toplanmak. * Kaynaşmak. * Cinsel ilişkide bulunmak. |
birleştirici | * Birliği sağlayan. * Uzlaşmayısağlayan. * İki veya daha çok nesnenin birleşmesini sağlayan. |
birleştirme | * Birleştirmek işi veya durumu. |
birleştirmek | * Bir araya getirmek. |
birli | * İskambil, domino gibi oyunlarda bir işaretini taşıyan kâğıt veya pul, as. |
birlik | * Tek, bir olma durumu, vahdaniyet. * Bir taneden oluşmuş, bir tane alabilen. * Birleşmiş, bir arada olma durumu, vahdet. * Bağlılık, benzerlik, bağlantı, vahdet. * Belli bir topluluğun yararlarınıkorumak için kurulmuşdernek. * Askerlikte bölük, tabur, alay gibi bir bütün sayılan topluluk. * Konunun bir ana düşünce çevresinde toplanması. * Bölünmezliği içeren yalın bütün. * En büyük değerdeki nota, dört dörtlük. |
birlik olmak | * bir işi yapmak için anlaşmak. |
birlikte | * Bir arada, beraberce. * Yanında, beraberinde. |
birliktelik | * Birlikte olma durumu. |
birlikten kuvvet doğar | * toplu veya beraber davranmak daha büyük güç sağlar. |
birsam | * Sanrı, halüsinasyon. |
birtakım | * Belirsiz olarak çokluğu anlatır (nitelediği isim çokluk biçimde olur), kimi, bazı. |
birun | * Osmanlısarayında Harem dairesinin ve Enderun’un dışında kalan bölüm. |
biryan | * Tandırda susuz pişirilen kebap. |
biryan pilâvı | * Biryan yağı ile pişirilen pilâv. |
biryan yağı | * Tandırda susuz pişirilerek yapılan kebaptan çıkan yağ. |
biryancı | * Biryan yapan veya satan kimse. |
bisiklet | * Tekerleğin ayakla çevrilmesiyle hareket eden iki tekerlekli taşıt, çiftteker. |
bisiklet yolu | * Trafikte bisikletlerin geçmesine ayrılmışdar yol. |
bisikletçi | * Bisikletle spor yapan kimse, çifttekerci. |
bisikletçilik | * Bisikletle yapılan spor, çifttekercilik. * Bisiklet satma, onarma işi. |
bisikletli | * Bisikleti olan. |
bisikletsiz | * Bisikleti olmayan. |
bisküvi | * Un, süt, şeker veya tuzla yapılan ince, gevrek kuru pasta türü. |
bismillâh | * “Allah’ın adı ile” anlamında, bir işe başlarken söylenen veya şaşırma, korku gibi duyguları belirten söz. |
bismillah demek | * bir işe uğurlu olmasıdileği ile başlamak. |
Kategoriler