borç | * Pancar, lâhana ve et veya krema konularak yapılan sebze çorbası. |
borç almak | * daha sonra ödemek üzere birinden para veya bir şey almak. |
borç altına girmek | * borç para almak. |
borç bini aşmak | * (borç) pek çok olmak, altından kalkılamayacak duruma gelmek. |
borç etmek | * borçlandırmak. |
borç gırtlağına çıkmak | * Bkz. borca batmak. |
borç harç | * Borçlanarak veya benzeri yollara başvurarak. |
borç ödemekle (veya vermekle), yol yürümekle tükenir | * birden ödenmeyen bir borç azar azar verilerek ödenebilir. |
borç yapmak | * borç olarak almak. |
borç yemek | * borçla geçinmek. |
borç yiğidin kamçısıdır | * borç, kişiyi daha çok çalışmaya zorlar. |
borç yiyen kesesinden yer | * borçla alışverişyapan, aldıklarının parasınıhemen vermez, ama aldıklarının karşılığıkesesinden çıkacaktır. |
borçlandırılma | * Borçlandırılmak işi veya durumu. |
borçlandırılmak | * Borçlanmasına yol açılmak. |
borçlandırma | * Borçlandırmak işi. |
borçlandırmak | * Borçlanmasına yol açmak, borçlu duruma getirmek. |
borçlanılma | * Borçlanılmak işi veya durumu. |
borçlanılmak | * Borca girilmek, borç edilmek. |
borçlanma | * Borçlanmak işi, istikraz. |
borçlanmak | * Karşılığınısonra vermek şartıyla birinden para veya bir şey almak. * Manevî bir yükümlülük altına girmek. |
borçlu | * Borcu olan, borç almışolan, verecekli, medyun. * Bir yüküm altında bulunan. * Bir şeyi birinin yardımıyla elde etmişolan. |
borçlu bulunmak (veya olmak) | * borçlu duruma düşmek. |
borçlu çıkmak | * görülen hesapta vereceği kalmak. |
borçlu ölmez, benzi sararır | * borç kişiyi öldürmez, ancak hasta edecek kadar üzer. |
borçluluk | * Borçlu olma durumu. |
borçluluk dengesi | * Bir ülkenin belli bir tarihe kadar birikmişdış borç ve alacaklarını gösteren durum veya belge. |
borçsuz | * Borcu olmayan. |
borçsuz harçsız | * Hiç borç yapmadan. |
borçsuzluk | * Borçsuz olma durumu. |
borda | * Geminin veya kayığın yanı. |
borda bordaya | * yan yana. |
borda etmek | * yandan yanaşmak. |
borda fenerleri | * Gemilerde biri (solda) kırmızı, biri (sağda) yeşil olarak iki yanda yakılan fenerler. |
borda hattı | * Donanma gemilerinin bir sırada ve paralel olarak gitmek için aldıklarıdurum. |
bordalama | * Bordalamak işi. |
bordalamak | * Gemiyle bir başka gemiye borda bordaya gelmek veya kazayla ona çarpmak. |
bordo | * Mora çalan kırmızırenk, şarap tortusu rengi. * Bu renkte olan. |
bordro | * Bir hesabın ayrıntılarını gösteren çizelge. |
bordür | * Kaldırımların kenarlarında bulunan taşlar. * (genellikle giyim kuşam malzemesindeki) Kenar süsü. * Cilt kapağındaki kalın çizgiler. * Banyo, tuvalet ve mutfak gibi ıslak zeminlerde duvar döşemeleri arasına konan motifli bir tür fayans. |
borik | * Bordan türeyen bir asit ve anhidrite verilen ad. |
borik asit | * Etkisi az, beyaz, sedef görünümde bir madde, asit borik. |
borikli | * İçinde borik asit bulunan. |
borina | * Dört köşe yelkenlerin yan yakalarına, alt tarafa doğru bağlanan halat. |
Bornova misketi | * Bir çeşit üzüm. |
bornoz | * Banyodan çıkarken kurulanmak için kullanılan, önden açık, havludan yapılmışgiyecek. * Kuzey Afrika’da Berberîlerin giydikleri başlıklı, geniş, kısa kollu bir üstlük. |
borsa | * Bazıtüccarların ve özellikle sarraflarla değerli kâğıt ve tahvil alışverişiyle uğraşanların alım satım ve değişim amacıyla devlet denetimi altında işyaptıklarıyer. |
borsa acentesi | * Müşteriden aldıklarıalışve satışemirlerini borsada yerine getirip karşılığında komisyon alan kimse. |
borsa cetveli | * Borsada belirlenen fiyatları gösteren günlük bülten. |
borsa değeri | * Borsada arz ve talebe göre oluşan fiyat. |
borsa kâğıdı | * Borsada kayıtlı, alınıp satılan hisse senedi. |
Kategoriler