Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 12

çardaş* İki veya dört zamanlıMacar halk dansı.
çare* Bir sonuca varmak, ortadaki engelleri kaldırmak için tutulması gereken yol, çıkar yol, çözüm yolu.
* Bir şeyi önleme, tedavi yolu, deva.
çaresine bakmak* gerekeni yapmak, çözüm yolu bulmak.
çaresiz* Çaresi bulunmayan, onulmaz.
* Çare bulamayan (kimse), bîçare.
* İster istemez.
çaresiz kalmak* çözüm yolu, çıkar yolu bulamamak.
çaresizlik* Çaresiz olma durumu.
çareviç* Çarın oğlu.
çargâh* Türk müziğinde “do” perdesinin adı.
* Bu perdede karar kılan makam.
çarık* Tabaklanmamışsığır derisinden yapılan ve deliklerine geçirilen şeritle sıkıca bağlanan ayak giyeceği.
* Araba yokuşaşağı giderken tekerleği frenlemek için altına sürülen demir levha.
* Para cüzdanı.
çarıkçı* Çarık yapan veya satan kimse.
çarıkçılık* Çarık yapma veya satma işi.
çarıklı* Ayağına çarık giymiş.
çarıklıerkânıharp* Kurnaz veya uyanık köylüler için şaka yollu söylenir.
çarıklık* Çarık yapmaya elverişli.
* Çarık konulacak yer.
çarıksız* Çarığı olmayan veya çarık giymemiş.
çariçe* Çarın karısına veya kadın çara verilen unvan.
çark* Bir eksenin döndürdüğü tekerlek biçimindeki makine parçası.
* Herhangi bir kıt’anın, biçimini ve düzenini bozmadan kanatlarından biri çevresinde dönerek yön
değiştirmesi.
çark çevirmek* aynıyol üzerinde dönerek gitmek.
çark etmek* (bir doğrultuda giden kimse veya şey) sağa veya sola doğru yön değiştirmek.
* geri dönmek.
çarka* Osmanlılarda öncü görevi.
çarka vermek (veya çarka çektirmek)* (kesici araçlar için) bileği çarkı ile biletmek.
çarkacı* Osmanlı ordusunda öncü süvari birliğinde görevli asker.
çarkçı* Vapurlarda makine bölümünü yöneten kimse.
* Çarkla bıçak bileyen kimse, bileyici.
çarkçı başı* Vapurlarda birinci çarkçı.
çarkçılık* Çarkçının görevi.
çarkıdöndürmek* geçimini sağlamak.
çarkıfelek* Çarkıfelekgillerden güzel, büyük, parlak kırmızıçiçekleri olan, duvar kenarlarına ve kameriyeler çevresine
ekilen tırmanıcı bir süs bitkisi, fırıldak çiçeği (Passiflora caerulea).
* Yakılınca dönerek kıvılcım saçan donanma fişeği.
* Talih, kader.
çarkıfelekgiller* Ayrıçanak yapraklı iki çeneklilerden, örneği çarkıfelek olan bir bitki familyası.
çarkına etmek (veya okumak)* birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar vermek.
çarkıt* Eski, bozuk, sakat.
çarklı* Çarkı olan.
* Her iki yanda birer çarkı bulunan vapur.
çarksız* Çarkı olmayan.
çarktan çıkma* yepyeni, güzel.
çarlık* Çar olma durumu.
* Çarın yönetiminde bulunan devlet.
çarliston* Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da yaygınlaşan dans türü veya bu dansın müziği.
* Sivri uçlu, uzun ve kalın, tatlıyeşilimsi biber.
* İnce, uzun ve çarpıcı.
çarliston biber* Çarliston adıverilen bir biber türü.
çarliston marka* Yeni icat, az bulunur, antika.
çarliston marka kereste* Az bulunan kereste.
* Haddini bilmez, terbiyesiz.
çarmıh* Suçlunun öldürülmek amacıyla çivilendiği haç biçimindeki darağacı.
* Ana direkleri ve gabya çubuklarınıyandan tutan halatlar.
çarmıha germek* haç biçimindeki darağacına çivilemek.
çarmık* Bkz. çarmıh.
çarnaçar* İster istemez.
çarpan* Bir çarpmada çarpılan sayıveya cebirsel anlatımlardan her biri.
çarpan balığı* Levrekgillerden, yüzgeçleri dikenli ve zehirli, eti sevilen bir balık, trakunya (Trachinus draco).
çarpanlara ayırma* bir sayıyıveya cebirsel anlatımı iki veya daha çok çarpanın çarpımıdurumuna getirme.
çarpı* Kaba sıva, çarpma sıva.
* Birbiriyle çarpılan iki sayıarasına konulan işaret: “a x b” veya “a . b” “a çarpı b” diye okunur.
çarpıcı* Etkili.
çarpıcılık* Çarpıcı olma durumu.
çarpık* Düzgünlüğünü yitirerek eğrilmiş.
* Gerçek niteliğini yitirmiş.
* Aksi, ters, huysuz.
çarpık çurpuk* Çok çarpık, eğri büğrü.

Bir yanıt yazın