Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 27

çevir kazıyanmasın * karşısındakine dokunacak yersiz bir söz söylediğini fark eder etmez sözünü çevirmeye kalkışanlara alay
veya şaka yollu söylenir.
çevir sesi * Telefon numarasının aranmaya hazır olduğunu belirten ince ve monoton ses, sinyal.
çevir sinyali * Çevir sesi.
çeviren * Çeviri yapan kimse, çevirmen.
çevirgeç * Elektrik akımınıaçıp kapama veya değiştirme işini yapan araç, şalter, komütatör.
çevirgi * Çevrilebilen anahtar, tokmak vb. araçlar.
çeviri * Dilden dile aktarma, çevirme, tercüme.
* Bir dilden başka bir dile çevrilmişyazıveya kitap, tercüme.
çeviri dili * Bir bilgisayarın sembolik makine dili.
çevirici * Sözlü veya yazılıçeviri yapan kimse, dilmaç, tercüman, mütercim.
* Elektrik akımının yönünü değiştirmeye yarayan araç, komütatör.
çevirici dili * Bilgisayarda makine dili komutlarının sembollerle kaydedildiği alçak düzeyli proglamlama dili.
çeviricilik * Çeviri işi yapma, dilmaçlık, tercümanlık.
çevirim * Çevirme işi.
* Sinema filmi elde etmek üzere alıcının çalıştırılması, duyar katın üzerinde gizli görüntülerin belirmesi.
çevirim senaryosu * Çekimlere bölünmüş, her çekimin sayısı belirtilmiş, çevirim için bütün teknik açıklamalarıve konuşmaları
içine alan senaryo.
çeviriş * Çevirmek işi veya biçimi.
çevirme * Çevirmek işi, tedvir.
* Kuzu, oğlak gibi hayvanların şişte, kor üzerinde çevrilerek pişirilmişi.
* Uzaktan dolaşıp düşmanın yan gerilerine düşerek onu istemediği bir durumda dövüşmek zorunda bırakma,
kuşatma, ihata.
* Bir dilden başka dile çevrilmiş, tercüme.
* Bir müzik parçasındaki aralığın veya bir cümle parçasının tiz sesini pese, pes sesini tize dönüştürmek işi.
çevirme ağı * Balık sürülerinin önce çevrelerinin sarılması, sonra ağın altının kapatılmasıyoluyla kaçmalarınıönleyerek
avlamayısağlayan bir ağtürü.
çevirmek * Bir şeyin yönünü değiştirmek.
* Öteki yüzünü görünür duruma getirmek.
* Döndürerek hareket ettirmek.
* Yönetmek, idare etmek.
* Yolundan alıkoymak, yoldan döndürmek.
* Geri göndermek.
* Bir giyeceği söküp iç yüzünü dışa getirmek.
* Çevrilemek, tevil etmek.
* Hile, dolap, dalavere gibi dürüst olmayan davranışlar için yapmak.
* Kötü bir duruma getirmek.
* Bir dilden başka bir dile aktarmak, tercüme etmek.
* Bir yerin çevresini bir şeyle sarmak, kuşatmak.
* Bir durumdan başka duruma getirmek, dönüştürmek.
* Bir durumdan başka duruma geçmek.
* (kâğıt oyunu için) Oynamak.
çevirmen * Bir yazıyıveya konuşmayı bir dilden başka bir dile çeviren kimse, mütercim.
çevirmenlik * Çevirmen olma durumu, mütercimlik.
* Çevirmenin görevi.
çevirtme * Çevirtmek işi.
çevirtmek * Çevirmek işi yaptırmak.
çevre * Bir şeyin yakını, dolayı, etraf.
* Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar, muhit.
* Aynıkonu ile ilgili bulunan kimselerin tümü, muhit.
* Kişinin içinde bulunduğu toplumu oluşturan ortam.
* Sırma işlemeli mendil.
* Düzlem üzerindeki bir şekli sınırlayan çizgi.
* Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal, toplumsal, kültürel dışfaktörlerin bütünlüğü.
* Bir birimden önce veya sonra gelen aynıtürden birimlerin tümü; bunların oluşturduğu küçük grup,
konteks.
çevre açı * Geometride, bir çemberin iç bölgesinde, köşesi çember üzerinde bulunan açı.
çevre bilimci * Çevre bilimi uzmanı, ekolojist.
çevre bilimi * Canlıların aralarındaki bağlantılarıve ortamlarıyla olan ilişkilerini inceleyen biyoloji dalı, ekoloji.
çevre bilimsel * Çevre bilimiyle ilgili, çevre bilimine dayanan, ekolojik.
çevre kirliliği * Doğal kaynakların aşırıve yanlışkullanılması, tahrip edilmesi sonucunda çevrede dengenin olumsuz yönde
bozulmasıve birtakım sorunların ortaya çıkması.
çevre sağlığı * Belli bir çevrede yaşayan kişilerin sağlığınıetkileyen dışfaktörler ve alınan önlemler.
çevre teker * Sap ve kökte, merkez bölümünün en dışkuşağı.
çevre yolu * Şehir trafiğini aksatmamak amacıyla yerleşim yerinin dışından geçen ve şehir yollarına bağlanan ana yol.
çevreci * Çevre kirliliği sorunlarıyla uğraşan kimse veya topluluk.
çevrecilik * Çevrecinin yaptığı iş.
çevreleme * Çevrelemek işi, kuşatma, ihata.
çevrelemek * İçine almak, kuşatmak, sarmak, ihata etmek.
* Bir konunun sınırlarınıçizmek, tahdit etmek.
çevreleniş * Çevrelenmek işi veya biçimi.
çevrelenme * Çevrelenmek işi.
çevrelenmek * Kuşatılmak, sınır içine alınmak, tahdit edilmek.
çevreleyiş * Çevrelemek işi veya biçimi.
çevrelik * Marangozlukta, mimarlıkta ve dülgerlikte kullanılan bütün kenar parçaları.
çevren * Ufuk, göz erimi.
çevresel * Çevre ile ilgili.
çevri * Bir söz veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme, tevil.
* Anafor, burgaç.
çevrik * Çevrilmiş, dönük.
çevrileme * Çevrilemek işi.
çevrilemek * Çevriye uğratmak, tevil etmek.
çevrili * Çevrilmiş, kuşatılmış.
* Dönük.
çevriliş * Çevrilmek işi veya biçimi.
çevrilme * Çevrilmek işi.
çevrilmek * Çevirmek işine konu olmak.
* Kendini çevirmek, birine dönmek.
çevrim * Devir.
* Bir elektrik akımının iletken üzerinde aldığıyol, devre.
* Elektrik enerjisinin bir başka enerjiye dönüştürülmesi.

Bir yanıt yazın