Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 43

didon sakallı * Yalnız çenesinde sivri sakalı olan.
didona * Bkz. Didon.
didona sakallı * Didon sakallı.
diesel * Bkz. dizel.
difana * Üç katlı bir balık ağı.
difenbahya * Yapraklarının güzelliği nedeniyle sera ve salonlarda yetiştirilen bir süs bitkisi.
diferansiyel * Dönemeçlerde otomobilin iki arka tekerleğinin ayrıhızla dönmesini sağlayan bir dişli aygıt.
* Özellikle fonksiyonların değişmeleriyle ilgili matematik dalı.
diferansiyel denklem * İçinde bir değişkenin bilinmeyen bir fonksiyonu ve bu fonksiyonun değişkene göre çeşitli basamaklardan
türevleri bulunan denklem.
diferansiyel hesap * Değişkenlerin sonsuz küçük farklarındaki artma değerlerini bulmaya yarayan hesap.
difraksiyon * Kırınım.
difteri * Çoğunlukla çocuklarda görülen burun, boğaz, yutak çeperine yerleşen mikropların yol açtığı bulaşıcı
hastalık, kuşpalazı.
difterili * Difteriye yakalanmışolan.
diftong * İkili ünlü.
diftonglaşma * Diftong durumuna gelme işi.
diftonglaşmak * Diftong durumuna gelmek.
difüzyon * Moleküllerin kinetik enerjileri sebebiyle çok yoğun bir bölgeden az yoğun bir bölgeye hareketleri.
diğer * Başka, özge, öteki, öbür.
diğeri * Ötekisi, başkası.
diğerkâm * Özgeci, özgecil.
diğerkâmlık * Özgecilik.
dijital * Sayısal.
* Verilerin bir ekran üzerinde elektronik olarak gösterilmesi.
dik * Yatay bir düzleme göre yer çekimi doğrultusunda bulunan, eğik olmayan.
* Eğimi dike yakın olan.
* Yatık durmayan, sert.
* (ses için) Sert, kalın, tok.
* (bakışiçin) Sert.
* (söz için) Ters, aksi.
* (davranışiçin) Kaba, yersiz.
* Birbirine dikey olan doğrulardan oluşmuş.
-dik * Bkz. -dık / -dik.
dik açı * Birbirini kesen iki doğrunun oluşturduğu açılar eşit olduklarında, bu açıların her biri.
dik âlâsı * Genellikle hoşkarşılanmayan bir durumun aşırılığınıanlatır.
dik başlı * İnatçı, bildiğinden dönmeyen, büyüklerinin sözünü dinlemeyen, boyun eğmez.
* Kurumlu.
dik biçme * Ekseni tabanına dikey olan biçme.
dik dik bakmak * çok sert bir biçimde, sert sert; öfkeli öfkeli bakmak.
dik kafalı * Dik başlı.
dik kuyruk * Bir tür ördek.
dik rüzgâr * Geminin yoluna karşıesen rüzgâr.
dik silindir * Ekseni tabanına dikey olan silindir.
dik üçgen * Kenarlarından ikisi birbirine dikey, bir açısıdoksan derece olan üçgen.
dik yamuk * Kenarlarından biri tabanlarına dik olan yamuk.
dikçe * Dik olarak, diklemesine.
* Derinden.
dikdörtgen * Açılarıdik olan paralel kenar.
dikdörtgensel * Dikdörtgen benzeri, dikdörtgen gibi.
dikdörtgensel bölge * Dikdörtgenin sınırladığıdüzlemsel bölge.
dikeç * Bağçubuğu dikmek için delik açmaya yarayan demir.
* Kazık, sırık, ağaç çubuk.
dikel * Bel (III).
dikelme * Dikelmek durumu.
dikelmek * Dik duruma gelmek, dikleşmek.
* Ayakta durmak.
* Sert konuşmak, karşı gelmek, birine kafa tutmak, dinelmek.
diken * Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu gibi bölümlerinde ve bazıhayvanların derisinde bulunan sert,
ucu sivri ve batıcıçıkıntılardan her biri.
* Dikeni çok olan bitki.
diken diken * Dikeni bol.
* Dik duruma gelmiş, dikleşmiş.
diken dutu * Böğürtlen.
diken üstünde oturmak (veya olmak) * bir yerde tedirginlik duymak.
dikence * Dikenli balıkgillerden, tatlısu balıklarının küçük bir türü (Gasterostsus pungitius).
dikencik * Küçük diken.
dikencikli * Ucu sivri olan.
* Küçük dikenleri olan.
dikenleşme * Dikenleşmek işi veya durumu.

Bir yanıt yazın