Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 48

dili zifir * Gönül kırıcısözler söyleyen.
dilim * Bir bütünden kesilmişveya ayrılmışince, yassıparça.
* Radyatör parçalarından her biri.
dilim dilim * Parça parça.
dilim dilim etmek * dilimlemek.
dilimin ucunda * bir söz hatırlanacak gibi olup da hatırlanamadığında söylenir.
dilimleme * Dilimlemek işi.
dilimlemek * Dilimlere ayırmak, dilim dilim etmek.
dilimleniş * Dilimlenmek işi veya biçimi.
dilimlenme * Dilimlenmek işi.
dilimlenmek * Dilimlere bölünmek veya ayrılmak.
dilimleyiş * Dilimlemek işi veya biçimi.
dilin kemiği yok * insan doğru veya yanlışher şeyi söyleyebilir.
dilinde tüy bitmek * tekrar tekrar söylemekten usanmak, bıkmak.
dilinden anlamak * bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak.
* söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek.
dilinden düşürmemek * sürekli olarak aynı kişiden veya şeyden söz etmek; sık sık anmak.
dilinden kurtulamamak * sürekli olarak, bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak.
diline dolamak (virt etmek veya diline takmak) * aynışeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak.
* bir kimseyi her yerde kötülemek.
diline pelesenk etmek * Bkz. diline dolamak.
diline sağlam olmak * saklanacak konularıaçığa vurmamak.
* kötü söz söylemekten kaçınmak.
dilini (veya dillerini) yutmak * sevinç, korku, heyecan gibi sebeplerle konuşamaz olmak.
dilini bağlamak * bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak.
dilini değdirmemek * hiç yememek.
dilini eşek arısısoksun! * hoşa gitmeyen bir şey söyleyen kimseye ilenç olarak kullanılır.
dilini kedi (fare) mi yedi? * neden konuşmuyorsun?.
dilini kesmek (veya kesip oturmak) * susmak.
dilini tutamamak * sonunu düşünmeden, gelişigüzel konuşmak.
dilini tutmak * sonunu düşünmeden, gelişigüzel konuşmaktan sakınmak.
dilinim * Dilinme.
dilinin altında bir şey olmak * bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak.
dilinin altındaki baklayıçıkarmak * gizli tutulması gereken bir şeyi söylemek.
dilinin cezasını(veya belâsını) çekmek (veya bulmak) * ölçüsüz, düşüncesiz konuşmak yüzünden zarar görmek.
dilinin ucuna gelmek * söyleyecek duruma gelmişken vazgeçmek.
dilinin ucunda * Bkz. dilimin ucunda.
dilinin ucuyla * içten, yürekten olmayarak, lâf olsun diye.
dilinme * Dilinmek işi.
* Kayaçların, ince katlar biçiminde kolaylıkla ayrılabilme niteliği.
dilinmek * Dilmek işi yapılmak.
diliş * Dilmek işi veya biçimi.
diliyle sokmak * bir kimseye ağır ve kırıcısözler söylemek.
diliyle tutulmak (veya yakalanmak) * suçunu, kendi konuşması ile açığa vurmak.
dillek * Dedikoducu, dedikodusever.
dillendirme * Dillendirmek işi.
* Kişileştirilen varlıklara, cansız yaratıklara söz söyletme sanatı, intak.
dillendirmek * (biri) Hakkında dedikodu yapılmasına sebep olmak.
dillenme * Dillenmek durumu.
dillenmek * (çocuk) Konuşmaya başlamak.
* Konuşma yeteneği olmayan varlık konuşmak, dile gelmek.
* Onaylanmayan bazıdavranışlar sebebiyle hakkında dedikodu yapılmak, dile düşmek.
dillerde dolaşmak (veya gezmek) * her yerde kendisinden söz edilmek.
dillere destan olmak * bir olay veya bir nitelik halk arasında yayılmak.
dilleşme * Dilleşmek işi.
dilleşmek * Karşılıklıtatlıtatlısöyleşmek.
* Dırlaşmak.
dilli * Konuşkan, sürekli ve tatlıkonuşan.
* Dedikoducu, ileri geri konuşan.
dilli düdük * Söğüt, kavak gibi ağaçların ince dallarından veya kamıştan yapılan bir çeşit düdük.
* Çok konuşkan kimse.

Bir yanıt yazın