dili zifir | * Gönül kırıcısözler söyleyen. |
dilim | * Bir bütünden kesilmişveya ayrılmışince, yassıparça. * Radyatör parçalarından her biri. |
dilim dilim | * Parça parça. |
dilim dilim etmek | * dilimlemek. |
dilimin ucunda | * bir söz hatırlanacak gibi olup da hatırlanamadığında söylenir. |
dilimleme | * Dilimlemek işi. |
dilimlemek | * Dilimlere ayırmak, dilim dilim etmek. |
dilimleniş | * Dilimlenmek işi veya biçimi. |
dilimlenme | * Dilimlenmek işi. |
dilimlenmek | * Dilimlere bölünmek veya ayrılmak. |
dilimleyiş | * Dilimlemek işi veya biçimi. |
dilin kemiği yok | * insan doğru veya yanlışher şeyi söyleyebilir. |
dilinde tüy bitmek | * tekrar tekrar söylemekten usanmak, bıkmak. |
dilinden anlamak | * bir canlının çıkardığı seslerden veya onun davranışlarından ne anlatmak istediğini anlamak. * söz konusu olan şeyin özelliğini bilmek. |
dilinden düşürmemek | * sürekli olarak aynı kişiden veya şeyden söz etmek; sık sık anmak. |
dilinden kurtulamamak | * sürekli olarak, bir kimsenin sitem, eleştiri ve sataşmalarına uğramak. |
diline dolamak (virt etmek veya diline takmak) | * aynışeyi durmadan ve her yerde tekrarlamak. * bir kimseyi her yerde kötülemek. |
diline pelesenk etmek | * Bkz. diline dolamak. |
diline sağlam olmak | * saklanacak konularıaçığa vurmamak. * kötü söz söylemekten kaçınmak. |
dilini (veya dillerini) yutmak | * sevinç, korku, heyecan gibi sebeplerle konuşamaz olmak. |
dilini bağlamak | * bir kimseyi herhangi bir sebeple söz söyleyemez duruma getirmek, susmak zorunda bırakmak. |
dilini değdirmemek | * hiç yememek. |
dilini eşek arısısoksun! | * hoşa gitmeyen bir şey söyleyen kimseye ilenç olarak kullanılır. |
dilini kedi (fare) mi yedi? | * neden konuşmuyorsun?. |
dilini kesmek (veya kesip oturmak) | * susmak. |
dilini tutamamak | * sonunu düşünmeden, gelişigüzel konuşmak. |
dilini tutmak | * sonunu düşünmeden, gelişigüzel konuşmaktan sakınmak. |
dilinim | * Dilinme. |
dilinin altında bir şey olmak | * bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak. |
dilinin altındaki baklayıçıkarmak | * gizli tutulması gereken bir şeyi söylemek. |
dilinin cezasını(veya belâsını) çekmek (veya bulmak) | * ölçüsüz, düşüncesiz konuşmak yüzünden zarar görmek. |
dilinin ucuna gelmek | * söyleyecek duruma gelmişken vazgeçmek. |
dilinin ucunda | * Bkz. dilimin ucunda. |
dilinin ucuyla | * içten, yürekten olmayarak, lâf olsun diye. |
dilinme | * Dilinmek işi. * Kayaçların, ince katlar biçiminde kolaylıkla ayrılabilme niteliği. |
dilinmek | * Dilmek işi yapılmak. |
diliş | * Dilmek işi veya biçimi. |
diliyle sokmak | * bir kimseye ağır ve kırıcısözler söylemek. |
diliyle tutulmak (veya yakalanmak) | * suçunu, kendi konuşması ile açığa vurmak. |
dillek | * Dedikoducu, dedikodusever. |
dillendirme | * Dillendirmek işi. * Kişileştirilen varlıklara, cansız yaratıklara söz söyletme sanatı, intak. |
dillendirmek | * (biri) Hakkında dedikodu yapılmasına sebep olmak. |
dillenme | * Dillenmek durumu. |
dillenmek | * (çocuk) Konuşmaya başlamak. * Konuşma yeteneği olmayan varlık konuşmak, dile gelmek. * Onaylanmayan bazıdavranışlar sebebiyle hakkında dedikodu yapılmak, dile düşmek. |
dillerde dolaşmak (veya gezmek) | * her yerde kendisinden söz edilmek. |
dillere destan olmak | * bir olay veya bir nitelik halk arasında yayılmak. |
dilleşme | * Dilleşmek işi. |
dilleşmek | * Karşılıklıtatlıtatlısöyleşmek. * Dırlaşmak. |
dilli | * Konuşkan, sürekli ve tatlıkonuşan. * Dedikoducu, ileri geri konuşan. |
dilli düdük | * Söğüt, kavak gibi ağaçların ince dallarından veya kamıştan yapılan bir çeşit düdük. * Çok konuşkan kimse. |
Kategoriler