dinlendirmek | * Dinlenmesini sağlamak. * Durulmaya bırakmak. * (tarla için) Nadasa bırakmak. * Yanan lâmba, ateşvb.yi söndürmek. |
dinlenme | * Dinlenmek işi, istirahat. |
dinlenme kampı | * Kuruluşların tatil geçirmek için düzenledikleri kamp. |
dinlenme salonu | * İstirahat etmek, dinlenmek için ayrılmışsalon. |
dinlenme yapmak | * istirahat etmek, dinlenmek, yorgunluk çıkarmak. |
dinlenmek | * Güç kazanmak için çalışmaya ara vermek, yorgunluğunu gidermek, istirahat etmek. * Önemsenmek, öğüdü yerine getirilmek. * Bazıyiyecek ve içeceklerin tadınıarttırmak, kolay pişmesini sağlamak gibi sebeplerle bir süre bekletmek. |
dinleti | * Sanatçının müzik eserlerini bir topluluğa çalmasıveya söylemesi, konser. |
dinletme | * Dinletme işi. |
dinletmek | * Dinlemesini sağlamak, söz geçirmek. |
dinleyici | * Söylenen veya çalınan bir şeyi dinleyen kimse. * Kayıtlı olmadığıhâlde derslere dışarıdan devam eden kimse. |
dinleyicilik | * Dinleyici olma durumu. |
dinleyiş | * Dinlemek işi veya biçimi. |
dinme | * Dinmek işi. |
dinmek | * Sona ermek, bitmek, durmak. * (ses için) Susmak. * (kar, yağmur, rüzgâr için) Kesilmek, yağmasıveya esmesi durmak. |
dinmez | * Dinmeyen. |
dinozor | * Dinozorlar takımından, boyu 20 m kadar olabilen, ilk çağlarda yaşamış, günümüze fosilleri kalmış bir sürüngen. * Gelişmelere ayak uyduramamış, çağın gerisinde kalmışveya mevcut durumu korumak isteyen kimse. |
dinozorlar | * Omurgalıhayvanlardan sürüngenler sınıfına giren, soyu tükenmiş bir takım. |
dinozorlaşma | * Dinozorlaşmak işi. |
dinozorlaşmak | * Dinozor gibi davranmak. * Gelişmelere ayak uyduramamak, çağın gerisinde kalmak veya mevcut durum ve düzeni koruyup herhangi bir köklü değişiklik yapmamak. |
dinsel | * Dinî. |
dinsiz | * Dinî inancı olmayan. * Acımasız. |
dinsizin hakkından imansız gelir | * acımasız olan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir. |
dinsizlik | * Dinsiz olma durumu. |
dip | * Oyuk veya çukur bir şeyin en alt bölümü. * Taban. * Dikili duran bir şeyin yerle birleştiği nokta ve çevresi veya bir şeyin yanı başı. * Kapalı bir yerin kapıya göre en uzak bölümü. * Arka, kıç. |
dip ağı | * Palamut vb. balıklarıavlamak için denizin dibine atılan ağ. |
dip balıkçılığı | * Dipte yaşayan su ürünlerinin avlanılması. |
dip dibe | * yan yana sıkışmışolarak. |
dip doruk | * Baştan aşağı, dipten tepeye kadar, bütün. |
dip koçanı | * Hesap çıkarmaya, gerektiğinde koparılan parça ile karşılaştırma yapmaya yarayan ve yaprakları, deftere bağlı olan bölüm. |
dipçik | * Tüfek vb. silâhların namlu gerisinde bulunan, atışsırasında silâhın omuza dayanmasınıveya tabancada elle kavranmasınısağlayan taban bölümü. |
dipçikleme | * Dipçiklemek işi. |
dipçiklemek | * Dipçikle vurmak. |
dipçiklenme | * Dipçiklenmek işi. |
dipçiklenmek | * Dipçikle vurulmak. |
dipdam | * Hapishane. |
dipdinç | * Çok sağlıklı, çok canlı. |
dipdiri | * Çok diri. |
dipfriz | * Bozulabilecek yiyecekleri çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı. |
diplârya | * Pisi balığının küçüğü. |
dipleme | * Diplemek işi. |
diplemek | * (bitkiyi) Kökünden sökmek. * (içilecek bir şeyi) Dibine kadar içmek. |
dipli | * Dibi olan. |
diploit | * İki kromozom takımıtaşıyan hücre veya organizma. |
diploma | * Bir kimseye herhangi bir okulu veya öğrenim programını başarıyla tamamladığını; bir derece veya unvana hak kazandığını; bir iş, sanat veya meslek dalında çalışabilme yetkisi elde ettiğini belirtmek için bir öğretim kurumunca düzenlenip verilen resmî belge, icazetname, şahadetname. |
diplomalı | * Diploması olan. * Yetkisi diploma ile belgelenmiş. |
diplomasız | * Diploması olmayan. * Diploması olması gereken bir meslekte, diploması olmadan çalışan. |
diplomasi | * Uluslar arası ilişkileri düzenleyen antlaşmalar bütünü. * Yabancı bir ülkede ve uluslar arasıtoplantılarda ülkesini temsil etme işi ve sanatı. * Bu işte çalışan kimsenin görevi, mesleği. * Bu görevlilerin oluşturduğu topluluk. * Güç bir görüşme sırasında gösterilen ustalık ve beceriklilik. |
diplomat | * Uluslar arasıkonularda ülkesini temsil etmekle görevlendirilen kimse. * İlişkilerinde kurnaz, becerikli olan. * Teksir yapmak için kullanılan bir mumlu kâğıt türü. |
diplomatça | * Diplomata yakışır biçimde, diplomat gibi. * Kurnazlıkla, açıkgözlükle. |
diplomatik | * Diplomasi ile ilgili. |
Kategoriler