Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 66

doluşmak * Bir yerde toplanmak, bir araya gelmek.
doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı * içinden çıkılmayan güç bir durum karşısında söylenir.
domalan * Asklımantarlardan, toprak içinde yumru biçiminde yetişen, yenilebilen bir bitki, yer mantarı, keme (Tuber
melanosporum).
domalış * Domalmak işi veya biçimi.
domalma * Domalmak işi veya durumu.
domalmak * Dizler bükük, başileride, çömelmiş bir durum almak.
domaltma * Domaltmak işi veya durumu.
domaltmak * Domalmasını sağlamak.
domates * Patlıcangillerden, yapraklarıtüylü, çiçekleri salkım durumunda, vitamince zengin, kırmızıürünü için
yetiştirilen bir bitki (Lycopersion esculentum).
* Bu bitkinin yenilen ürünü.
domates çorbası * Ana maddesi domates suyu olan çorba.
domates salçası * Yemeklere tat ve lezzet vermek için domatesten yapılan salça.
dombay * Manda, su sığırı.
domdom kurşunu * Vahşî hayvanlarıöldürmek için kullanılan tüfek kurşunu, dumdum.
domestik * Evcil.
* İç, ülke içi.
dominant * Hâkim, başta gelen, egemen, başat.
domino * Üzerleri noktalarla işaretli dikdörtgen biçiminde 28 taşla masa üzerinde oynanan bir oyun.
* Maskeli balolarda giyilen kukuletalıuzun giysi.
dominyon * İngiliz uluslar topluluğuna üye olan bağımsız ülkelere verilen ad.
domur * Kabarcık.
* Tomurcuk.
domur domur * Boncuk gibi iri taneler durumunda.
* Kabarık kabarık.
domuz * Çift parmaklılardan eti ve yağı için beslenen evcil hayvan (Susacrofa domestica).
* Hain, aksi, ters, inatçı.
domuz arabası * Ağır yükleri yakın yerlere taşımak için kullanılan, ufak tekerlekli, üstü düz, alçak araba.
domuz ayrık otu * Buğdaygillerden, tarıma zararlı bir bitki (Cynodon dactylon).
domuz balığı * Yunus balığı gillerden bir memeli türü (Phocaena communis).
domuz damı * Maden kuyularında, çökme tehlikesi olan yerlerde her yanıdireklerle örülen boşluk.
domuz dikeni * Yapraklarısapsız ve dikenli, çiçekleri etli otsu bir bitki.
domuz gibi * kötü huylu ve hain.
* adamakıllı, iyice.
domuz gibi yemek (veya tıkınmak) * oburcasına çok yemek.
domuz otu * Kumsallarda ve kayalıklarda yetişen sarıçiçekli ot.
domuz yağı * Domuzdan çıkarılan yağ.
domuzayağı * Tüfek namlusundan sıkıyıçıkarmaya yarar çengelli çubuk.
domuzdan (bir) kıl çekmek (veya koparmak) * sevilmeyen veya eli sıkı olan birinden bir şey alabilmek.
domuzgiller * Çift parmaklılar takımının, gevişgetirmeyenler alt takımına giren bir familya.
domuzlan * Kın kanatlılardan bir böcek (Brachynus crepitans).
domuzlaşma * Domuzlaşmak işi.
domuzlaşmak * Hainlik etmek, aksilik etmek.
domuzluk * Hainlik, haincesine inatçılık.
* Su değirmeninde çarkın bulunduğu ve döndüğü yer.
domuzluk etmek * hainlik etmek, haince davranmak, inatçılık etmek.
domuztırnağı * Palanganın takılması için kullanılan, bir yanıçatal biçiminde çift tırnaklı, öbür yanıhalkalıdemir kanca.
domuzuna * İnat olsun diye, inadına.
* İyiden iyiye, adamakıllı, çok.
don * Giysi.
* Vücudun belden aşağısına giyilen uzun veya kısa iç giysisi, külot.
* At tüyünün rengi.
don * Hava sıcaklığının sıfırdan aşağıdüşmesiyle suların buz tutması.
don çözülmek * hava ısınarak buzlar erimeye başlamak.
don gömlek * Üzerinde sadece don ve gömlek var denilecek kadar soyunmuşdurumda.
don kesmek * (bitki) soğuktan bozulmak, donmak.
don tutmak * buz tutmak, donmak.
don yağı * Bayağısıcaklıkta katıdurumda bulunan ve iç yağlarının eritilmesiyle elde edilen hayvansal yağ.
* Soğuk ve sevimsiz kimse.
don yağı gibi * konuşmayan, hareketsiz kimseler için söylenir.
dona çekmek * hava, sularıdonduracak kadar soğumak.
donakalma * Donakalmak durumu.
donakalmak * Şaşırıp bir süre ne yapacağını, ne diyeceğini bilememek.

Bir yanıt yazın