Kategoriler
D SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük D Sayfa 80

duygulanım * Etkilenme, duygulanma.
* İstenç ve anlıktan ayrı görülen, duygusal tepkiler gösterme durumu.
* Duyarlığın harekete geçişi.
* Dışsebeplerle bir ruh durumunun değişmesi.
* Tutkudan daha düzenli, ama daha güçsüz olan seçkin bir eğilim.
duygulanış * Duygulanmak işi veya biçimi.
duygulanma * Duygulanmak durumu, tahassüs.
* İç salgı bezlerini de kapsayan türlü etkiler altında duygusal tepkiler gösterme.
duygulanmak * Bir olay, bir görünüm karşısında birdenbire güçlü duyguların etkisinde kalmak.
duygularıaçığa vurmak * izlenimleri açıkça söylemek, belirtmek.
duygularıyla davranmak * (bir kimse) aklından çok duygularının etkisinde kalmak.
duygulu * Duygusu, duyarlığıçok olan, kolay duygulanan, içli, hassas.
duygululuk * Tepkilerin öncelikle duygulara dayanmasıdurumu.
* Çabuk, kolay heyecanlanma eğilimi.
* Uyarımlarıalmadaki incelik.
duygun * Duygulu, duyar, hassas.
duygunluk * Duygun olma durumu, hassasiyet.
duygusal * Duygularla ilgili, duygulara dayanan, hissî.
* Duygunun ağır bastığı, duygunun aşırıetkilediği (eser veya insan).
duygusal düşünme * Bilgiye dayalıdüşünmenin karşısında, duygusal yaşamdan çıkan ve onunla belirlenen düşünme.
duygusallık * Duygusal olma durumu.
* Duyumların ve duyguların ağır basması, aşırı bir biçimde insanıetkilemesi durumu.
duygusuz * Duygusu, duyarlığı olmayan, hissiz.
* Katıyürekli, umursamaz, hissiz.
duygusuzluk * Duygusuz olma durumu, hissizlik.
* Duygusuzca davranış.
duyma * Duymak durumu.
duymak * İşitmek, ses almak.
* Bilgi almak, öğrenmek, haber almak.
* Sezmek, fark etmek, hissetmek.
* Dokunma, koklama vb. duyularla algılamak, hissetmek.
* Nesnelere dokunmakla onların sıcaklık, soğukluk, sertlik, ağırlık, hareket gibi fizik durumlarından bilgi
edinmek, hissetmek.
* Bir ruh durumu içine girmek.
duymamazlık * Duymazlık.
duymazlık * Duymamışgibi davranma durumu.
duymazlıktan gelmek * ilgilenmek istemediği için duymamışgibi davranmak.
duynak * Bkz. toynak.
duysal * Duyuyla alınan.
duyu * İnsanların ve hayvanların, dışdünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma
organlarıyla algılama yeteneği, hasse.
duyulma * Duyulmak durumu.
duyulmak * Duymak durumuna konu olmak.
duyulmamış * O güne kadar karşılaşılmamış(şey), şaşılacak (şey).
duyulur * Duyulan, duyularla algılanabilen.
duyulur duyulmaz * çok alçak, ancak işitilebilen (ses).
* haber öğrenilir öğrenilmez.
duyum * Haber, istihbarat.
* Duyu.
duyum eşiği * Bir uyarımın, duyabileceği en aşağıderecesi.
duyum ikiliği * Bir duyunun başka nitelikte bir duyum uyandırması, bir sesin aynızamanda bir renk duygusu vermesi gibi,
sinestezi.
duyum yitimi * Bkz. anestezi.
duyumculuk * Her bilginin temelinde duyumların bulunduğu ileri sürülen öğretilerin genel adı, sansüalizm.
duyumlu * Duyumu olan.
duyumölçer * Derinin duyarlığınıölçmeye yarayan alet.
duyumsal * Duyu organları ile ilgili.
duyumsama * Duyumsamak durumu.
duyumsamak * Duyular aracılığıyla bir şeyi algılamak.
duyumsamazlık * Duygusuzluk; az ve yavaştepki gösteren, bunun sonucu duygulandırıcısebeplere karşı ilgisiz kalan insanın
niteliği.
* Düzgülü olarak türlü durumların harekete getirdiği ilgi ve duygulardan yoksun olma durumu.
duyumsatma * Duyumsatmak işi.
duyumsatmak * Duyumsamasına sebep olmak.
duyumsuz * Duyumu olmayan.
duyumsuzluk * Duyumsuz olma durumu.
duyurma * Duyurmak işi.
duyurmak * Duymasını sağlamak.
* İlân etmek.
* Sezdirmek.
duyuru * Herhangi bir olguyu, bir işi, bir durumu duyurmak için yayımlanan yazılıveya sözlü haber, ilân, anons.
duyuru tahtası * İlânın üzerinde duyurulduğu tahta.
duyurucu * Duyurma özelliği olan.
duyurulma * Duyurulmak işi.
duyurulmak * Duyulmasını sağlamak.
* İlân edilmek.

Bir yanıt yazın