Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 2

ebucehil karpuzu * Kabakgillerden, elma büyüklüğündeki meyvesi çok acıve iç sürdürücü, ishal yapıcı bir bitki, acıhıyar, acı
elma, it hıyarı(Citrullus colocynthis).
Ebussuut Efendinin gelini gibi * eskiye bağlanıp pek kapalı giyinen kız veya kadın için alay yollu söylenir.
Ebussuut Efendinin torunu * eskiye çok bağlı, tutucu olanlar için kullanılır.
ebülyoskop * Cisimlerin kaynama sıcaklığınıtespit etmeye yarayan cihaz.
ecdat * Dedeler, atalar.
ece * Güzel kadın, kraliçe.
-ecek * Bkz. -acak / -ecek.
ecel * Hayatın sonu, ölüm zamanı.
ecel aman verirse * ömür yeterse, ölmezsem.
ecel beşiği * Çok tehlikeli taşıt veya geçit.
ecel geldi cihana, başağrısı bahane * ölümün herkes için kaçınılmaz bir olay olduğunu anlatır.
ecel şerbeti içmek * ölmek.
ecel teri * “Çok korkmak, çok sıkılmak veya bunalım geçirmek” anlamında ecel teri (veya terleri) dökmek deyiminde
geçer.
ecel teri dökmek * aşırıkorkudan terlemek, ölüm duygusuna kapılmak.
ecele çare bulunmaz * çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu vardır.
eceli gelen köpek cami duvarına siyer * herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığışeyi kötüleyen, bozan kimse kötü sonucuna katlanır.
eceli gelmek * ölümü veya yok olmasıkaçınılmaz duruma gelmek.
eceline susamak * ölmek istermişgibi tehlikeli işlere girişmek.
eceliyle ölmek * olağan sayılan herhangi bir biçimde ölmek.
-ecen * Fiilden sıfat türeten ek: sevecen, evecen vb.
ecinni * Cin.
ecinniler top oynuyor * bomboş, kimse yok, ıssız ve sessiz.
ecir * Sevap.
* Ücret.
* Ücretle çalışan kimse.
* İşçi, amele.
ecir sabır dilemek * başsağlığıdilemek.
ecirlik * Ecir olma durumu.
eciş bücüş * Hiçbir yeri düzgün olmayan, çirkin bir biçim almış bulunan, çarpık çurpuk, eğri büğrü.
ecnebi * Başka devlet uyruğunda olan (kimse), yabancı.
* (sıfat tamlamalarında) Başka devlet.
ecnebilik * Yabancı olma durumu.
ecu * Bkz. ekü.
ecza * Kimyasal yollarla elde edilen, ilâç yapmaya yarayan veya sanayide türlü işlerde kullanılan maddelerin genel
adı.
ecza çantası * Acil durumlarda kullanılmak üzere arabada veya evde bulundurulan ve pansuman için gerekli ilâç ile
malzemenin konulduğu çanta.
ecza dolabı * İçinde gerekli ilâçların ve aletlerin bulunduğu özel olarak yaptırılan küçük dolap.
ecza kutusu * İlâç kutusu.
eczacı * İlâç yapan veya hazır ilâçlarısatan diplomalıkimse.
eczacıkalfası * Eczacının yardımcısı.
eczacılık * İlâçların hazırlanmasıyla uğraşan uygulamalı bilim.
* Eczacının mesleği veya görevi.
eczahane * İlâçların yapıldığıve satıldığıyer.
eczalı * Kimyasal madde ile kaplanmış, karıştırılmış, işlem görmüş.
* İçi kimyasal madde ile doldurulmuşmermi atan ateşli silâh.
eczalıpamuk * Steril duruma getirilmişpamuk.
eczane * Bkz. eczahane.
eczasız * Eczası olmayan.
-eç * Bkz. -aç / -eç.
eçhel * Çok cahil, çok bilgisiz olan.
eda * Davranış, tavır.
* Naz, işve.
* Anlatışyolu.
eda * Verme, ödeme.
* (namaz için) Kılma yerine getirme.
eda etmek * borcunu ödemek.
* namaz kılmak.
edalı * Herhangi bir biçim ve görünüşlü olan.
* Tavırlarıhoşolan; nazlı, işveli.
edat * Bir kelimeden sonra gelerek o kelime ile diğer ögeler arasında ilgi kuran kelime, ilgeç.
edat grubu * Edat tümleci.
edat tümleci * Genellikle bir zarf tümleci görevinde kullanılan ve ismin edatla oluşturduğu kelime grubu, edatlıtümleç.

Bir yanıt yazın