ebucehil karpuzu | * Kabakgillerden, elma büyüklüğündeki meyvesi çok acıve iç sürdürücü, ishal yapıcı bir bitki, acıhıyar, acı elma, it hıyarı(Citrullus colocynthis). |
Ebussuut Efendinin gelini gibi | * eskiye bağlanıp pek kapalı giyinen kız veya kadın için alay yollu söylenir. |
Ebussuut Efendinin torunu | * eskiye çok bağlı, tutucu olanlar için kullanılır. |
ebülyoskop | * Cisimlerin kaynama sıcaklığınıtespit etmeye yarayan cihaz. |
ecdat | * Dedeler, atalar. |
ece | * Güzel kadın, kraliçe. |
-ecek | * Bkz. -acak / -ecek. |
ecel | * Hayatın sonu, ölüm zamanı. |
ecel aman verirse | * ömür yeterse, ölmezsem. |
ecel beşiği | * Çok tehlikeli taşıt veya geçit. |
ecel geldi cihana, başağrısı bahane | * ölümün herkes için kaçınılmaz bir olay olduğunu anlatır. |
ecel şerbeti içmek | * ölmek. |
ecel teri | * “Çok korkmak, çok sıkılmak veya bunalım geçirmek” anlamında ecel teri (veya terleri) dökmek deyiminde geçer. |
ecel teri dökmek | * aşırıkorkudan terlemek, ölüm duygusuna kapılmak. |
ecele çare bulunmaz | * çaresiz gibi görünen her güç işin bir çıkar yolu vardır. |
eceli gelen köpek cami duvarına siyer | * herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığışeyi kötüleyen, bozan kimse kötü sonucuna katlanır. |
eceli gelmek | * ölümü veya yok olmasıkaçınılmaz duruma gelmek. |
eceline susamak | * ölmek istermişgibi tehlikeli işlere girişmek. |
eceliyle ölmek | * olağan sayılan herhangi bir biçimde ölmek. |
-ecen | * Fiilden sıfat türeten ek: sevecen, evecen vb. |
ecinni | * Cin. |
ecinniler top oynuyor | * bomboş, kimse yok, ıssız ve sessiz. |
ecir | * Sevap. * Ücret. * Ücretle çalışan kimse. * İşçi, amele. |
ecir sabır dilemek | * başsağlığıdilemek. |
ecirlik | * Ecir olma durumu. |
eciş bücüş | * Hiçbir yeri düzgün olmayan, çirkin bir biçim almış bulunan, çarpık çurpuk, eğri büğrü. |
ecnebi | * Başka devlet uyruğunda olan (kimse), yabancı. * (sıfat tamlamalarında) Başka devlet. |
ecnebilik | * Yabancı olma durumu. |
ecu | * Bkz. ekü. |
ecza | * Kimyasal yollarla elde edilen, ilâç yapmaya yarayan veya sanayide türlü işlerde kullanılan maddelerin genel adı. |
ecza çantası | * Acil durumlarda kullanılmak üzere arabada veya evde bulundurulan ve pansuman için gerekli ilâç ile malzemenin konulduğu çanta. |
ecza dolabı | * İçinde gerekli ilâçların ve aletlerin bulunduğu özel olarak yaptırılan küçük dolap. |
ecza kutusu | * İlâç kutusu. |
eczacı | * İlâç yapan veya hazır ilâçlarısatan diplomalıkimse. |
eczacıkalfası | * Eczacının yardımcısı. |
eczacılık | * İlâçların hazırlanmasıyla uğraşan uygulamalı bilim. * Eczacının mesleği veya görevi. |
eczahane | * İlâçların yapıldığıve satıldığıyer. |
eczalı | * Kimyasal madde ile kaplanmış, karıştırılmış, işlem görmüş. * İçi kimyasal madde ile doldurulmuşmermi atan ateşli silâh. |
eczalıpamuk | * Steril duruma getirilmişpamuk. |
eczane | * Bkz. eczahane. |
eczasız | * Eczası olmayan. |
-eç | * Bkz. -aç / -eç. |
eçhel | * Çok cahil, çok bilgisiz olan. |
eda | * Davranış, tavır. * Naz, işve. * Anlatışyolu. |
eda | * Verme, ödeme. * (namaz için) Kılma yerine getirme. |
eda etmek | * borcunu ödemek. * namaz kılmak. |
edalı | * Herhangi bir biçim ve görünüşlü olan. * Tavırlarıhoşolan; nazlı, işveli. |
edat | * Bir kelimeden sonra gelerek o kelime ile diğer ögeler arasında ilgi kuran kelime, ilgeç. |
edat grubu | * Edat tümleci. |
edat tümleci | * Genellikle bir zarf tümleci görevinde kullanılan ve ismin edatla oluşturduğu kelime grubu, edatlıtümleç. |
Kategoriler