Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 7

eğitim * Belli bir bilim dalıveya sanat kolunda yetiştirme, geliştirme ve eğitme işi.
* Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışlarıelde
etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme, terbiye.
* Eğitim bilimi.
eğitim bilimi * Öğretim ve eğitimi kurallara bağlayan bilim kolu, pedagoji.
* Öğretmenlik sanatı, uygulamasıveya mesleği için gerekli bilgi ve becerileri kazandıran bilim dalı, pedagoji.
eğitim dönemi * Herhangi bir konuda bilgi ve becerileri geliştirmek için ayrılan süre.
eğitim enstitüsü * Orta dereceli okullara öğretmen yetiştirmek için kurulmuşyüksek okul.
eğitim fakültesi * İlk ve orta öğretim okullarına öğretmen yetiştirmek için kurulmuşdört yıllık yüksek öğrenim kurumu.
eğitim programı * Eğitimi düzenleyen ve yönlendiren sistem.
eğitimci * Eğitim işiyle uğraşan (kimse), terbiyeci, pedagog.
eğitimcilik * Eğitimci olma durumu eğitme işi veya eğitimcinin görevi.
eğitimli * Eğitim görmüş, eğitilmiş.
eğitimsel * Eğitimle ilgili, terbiyevî.
eğitimsiz * Eğitim görmemiş, eğitilmemiş.
eğitme * Eğitmek işi, terbiye etme.
eğitmek * Birinin akla uygun, fiziksel ve moral gelişmesi üzerine etki yaparak çeşitli davranışyatkınlıkları, bilgi ve
görgü aşılayarak, önceden tespit edilmişamaçlara göre onun belirli bir yönde gelişmesini sağlamak, terbiye etmek.
* (hayvan için) İstenilen davranışlarıyapabilecek biçimde yetiştirmek.
eğitmen * Eğitim işiyle uğraşan kimse.
* Kurs görerek köyde öğretmenlik yapan kimse, köy öğretmeni.
eğitmenlik * Eğitmenin işi.
eğitsel * Eğitimle ilgili, terbiyevî.
eğitsellik * Eğitsel olma durumu.
eğlek * Sürünün yazın öğle sıcağında dinlendiği gölgelik.
* Yolcuların geceyi geçirdikleri yer, han, konak.
eğleme * Eğlemek işi.
eğlemek * Oyalamak, durdurmak.
* Avutmak.
eğlence * Eğlenmek işi.
* Neşeli ve hoşça vakit geçirten şey.
* Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı.
eğlenceli * Eğlendiren, hoşa giden.
eğlencelik * Oyalanmak için yenilen şekerleme, kavrulmuş badem, fıstık kabak çekirdeği gibi şeyler.
eğlencesiz * Eğlencesi olmayan.
eğlendiri * Gülmece, mizah.
eğlendirici * Eğlendirme niteliği olan, eğlendiren.
eğlendiriş * Eğlendirmek işi veya biçimi.
eğlendirme * Eğlendirmek işi.
eğlendirmek * Eğlenmesini sağlamak, eğlenmesine yol açmak.
eğlenilme * Eğlenilmek işi.
eğlenilmek * Eğlenmek işi yapılmak.
eğleniş * Eğlenmek işi.
eğlenme * Eğlenmek işi.
* Neşeli, hoşça vakit geçirme.
* Alay etme.
* Oyalanma.
eğlenmek * Neşeli, hoşça vakit geçirmek.
* Bir kimsenin herhangi bir kusuru veya zayıf noktası ile alay etmek.
* Bir yerde durmak, beklemek, tevakkuf etmek.
* Oyalanmak.
eğlenti * Neşeli ve hoşça vakit geçirilen toplantı.
eğleşme * Eğleşmek, oyalanmak işi, tevakkuf.
eğleşmek * Oyalanmak, eğlenmek, tevakkuf etmek.
* Bir yerde oturmak, yaşamak, ikamet etmek.
eğme * Eğmek işi.
eğmeç * Kavis.
eğmeçli * Eğmeci olan, kavisli, mukavves.
eğmek * Düz olan bir şeyi eğik duruma getirmek.
* Sert bir cismi bükmek.
Eğmür * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
eğrelti * Eğrelti otu.
eğrelti otu * Eğrelti otugillerden, kumlu yerlerde yetişen, 150 cm kadar yükselebilen, tıpta bağırsak kurtlarınıdüşürmek
için kullanılan çok yıllık ve otsu bir bitki (Driopteris filix-mas).
eğrelti otugiller * Damarlıçiçeksizlerden, örneği eğrelti otu olan bir bitki topluluğu.
eğreti * Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici, iğreti, muvakkat.
* Takma.
* İyi yerleşmemiş, yerini bulmamış, belli belirsiz.
* Uyumsuz, yakışmamış.
* Üstünkörü, ciddiye almadan.
eğreti almak * ödünç almak.
eğreti ata binen tez iner * ödünç alınmış araçlarla girişilen işler çok kez yürütülemez.
eğreti kuyruk tez kopar * temeli olmayan işlere güvenilmez.
eğreti oturmak * bir yerde çok kısa süre oturmak, ilişmek.

Bir yanıt yazın