Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 21

eli yatmak * eli alışmak.
eli yordamlı * Eli işe yakışır, yatkın.
eli yüzü düzgün * yüzüne bakılır, güzelce.
elif * Arap alfabesinin ilk harfinin adı.
elifba * Arapça, Farsça ve Osmanlıcanın alfabesi.
elifî * Bantlarla süslenmiş bir tür kumaş.
elifi elifine * tam, tam olarak, noktasınoktasına.
elifi mertek sanmak * çok cahil olmak.
elik * Dağkeçisi, yaban keçisi.
elîm * Acınacak, acıklı.
elimi sallasam ellisi, başımısallasam tellisi * Bkz. elini sallasa ellisi, başınısallasa tellisi.
elin (veya âlemin) ağzıtorba değil ki büzesin * başkalarının söyleyeceklerine engel olamazsınız; halk elverişli bir durum karşısında çeşitli yorumlar yapar.
elinde * bakımı, gözetimi altında.
* egemenliği altında, yetkisinde.
elinde avcunda nesi varsa * parasının, varlığının hepsi.
elinde bulunmak (veya olmak) * o şeye sahip bulunmak.
elinde büyümek * büyütülmek, bakılmak.
* eğitilmek, bilgi, görgü ve terbiye sahibi olmak, yetiştirilmek.
elinde kalmak * birinin bakımında, yönetiminde olmak.
* bir şey satılmayıp sahibinde kalmak.
elinde olmak * isteyince o işi yapabilmek.
elinde olmamak * iradesi dışında bulunmak.
elinde tutmak * kendi tekelinde bulundurmak, başkalarına kaptırmamak.
* bir malısatmayıp bekletmek.
elinde… var * yapar, bilir, bulundurur.
elinden * yüzünden,… -den dolayı.
elinden bir iş(veya şey) gelmemek * çaresizlikten veya yeteneksizlikten bir işyapamamak.
elinden bir kaza (veya sakatlık) çıkmak * istemeyerek birini yaralamak veya öldürmek.
elinden çıkmak * birisi tarafından yapılmak.
* ustaca hazırlanmak üretilmek.
elinden geleni ardına (arkasına) koymamak * yapabileceği bütün kötülükleri yapmak.
elinden geleni yapmak * gücünün yettiğini yapmak.
elinden gelmek * yapabilmek.
elinden gelmemek * çaresizlikten, başka türlü yapamamak.
elinden hiçbir şey kurtulmamak * her şeyi becerebilmek.
elinden işçıkmamak * çabuk işgörememek.
elinden iyi işgelmek * becerikli, hünerli olmak.
elinden kan çıkmak * cinayet işlemek.
elinden kurtulmak * birinden kaçmayı başarmak.
elinden tutmak * yardım etmek; kayırmak.
eline (elinize veya ellerinize) sağlık * el emeği ile güzel bir şey yapana söylenen bir övgü sözü.
eline ağır * elinden çabuk işçıkmayan.
eline almak * bir işin veya yerin yönetimini emri altına almak.
* bir işi kendi yapmaya başlamak.
eline ayağına kapanmak (sarılmak veya düşmek) * birine çok yalvarmak.
eline ayağına üşenmemek * her türlü ayak hizmetlerini yüksünmeden yapmak, hamarat olmak.
eline bakmak * bir kimsenin yardımıyla geçinmek.
* ne getirdi diye gözlemek.
eline çabuk * Çabuk işgören.
eline doğmak * yaşlı bir kimse, birini, çocukluğundan beri çok yakından tanımak.
eline düşmek * egemenliği, buyruğu altına girmek.
* yakalanmak.
* birine muhtaç olmak.
* rastlamak, tesadüf etmek.
eline erkek eli değmemişolmak * (kız için) namuslu olmak.
eline eteğine doğru * her türlü kötülükten uzak olan, dürüst.
eline eteğine sarılmak * çok yalvarmak.
eline fırsat geçmek * imkân bulmak.
eline geçmek * kazanmak, edinmek, elde etmek.
* rastlamak, bulmak.
* yakalamak.
eline kalmak * ondan başka yardım edeni olmamak, yalnız ona muhtaç olmak.

Bir yanıt yazın