Kategoriler
E SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük E Sayfa 29

engel balığı * Uskumru cinsinden küçük balık.
engel çıkarmak * bir işin yapılmasınızorlaştırmak.
engel olmak * önlemek, geciktirmek.
engel sınavı * Yönetmeliklerde belirtilen özürleri sebebiyle herhangi bir sınava zamanında giremeyen öğrenciler için
açılan sınav.
engelleme * Engellemek işi.
* İstek, ihtiyaç veya bir davranışın belli bir sonuca ulaşmasının önlenmesi.
* (siyasî kuruluşlar vb. de) Tartışma yöntemlerinin bütün imkânlarından yararlanılarak kanunların
tartışılmasınıve oylanmasını düzenli bir biçimde önlemek, geciktirmek amacıyla yapılan girişimler, obstrüksiyon.
engellemek * Bir şeyin gerçekleşmesini önlemek.
* Güreşte hasmıçaprazda sürerken düşürmek için ayağına basmak veya topuğuna ayak takmak.
engellenme * Engellenmek işi.
engellenmek * Engel olunmak.
engelleyiş * Engellemek işi veya biçimi.
engelli * Engeli olan, mânialı.
engelli koşu * Belirli aralıklarla konmuş, değişik yükseklikteki on çitli engelin üzerinden aşılarak sürdürülen koşu.
engelsiz * Engeli olmayan, mâniasız.
engerek * Engerekgillerden, başıüç köşeli, rengi kara veya karaya yakın, taşlık ve güneşli yerlerde yaşayan, zehirli bir
yılan (Vipera aspis).
engerek otu * Hodangillerden, türleri süs bitkisi olarak yetiştirilen, yapraklarısert tüylü bir ot (Echium vulgare).
engerekgiller * Örneği engerek olan zehirli yılanlar familyası.
engin * Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş, vâsi.
* Denizin kıyıdan çok uzaklarda bulunan geniş bölümü; açık deniz.
engin * Değer ve fiyatıdüşük olan.
* Yüksekte olmayan, alçak (yer).
enginar * Birleşikgillerden çok yıllık dikenli bitki (Cynara scolymus).
enginleşme * Enginleşmek işi veya durumu.
enginleşmek * Engin bir durum almak.
enginlik * Engin olma durumu.
* Alabildiğine genişlik.
engizisyon * Orta Çağda, Katoliklerde katıdin inançlarına karşı gelenleri cezalandırmak için kurulan kilise
mahkemelerinin adı.
* Orta Çağda, Katoliklerde katıdin inançlarına karşı gelenleri cezalandırma yöntemi.
enik * Kedi, köpek gibi çok memeli hayvanların yavrusu, encik.
* Çocuk.
enikleme * Eniklemek işi.
eniklemek * (kedi, köpek gibi çok memeli hayvanlar için) Doğurmak.
enikonu * İyiden iyiye, iyice.
eninde sonunda * ne zaman olsa.
* nihayetinde, en sonda.
enine boyuna * gösterişli, iri yarı.
* eksiksizce, enikonu.
enine boyuna * Çok ince ayrıntıları ile.
* İri yarı.
enir * Bir tür yaban mersini.
enişte * Bir kimsenin kız kardeşinin veya kadın hısımlarından birinin kocası.
enjeksiyon * İğne yapma, iğne vurma.
enjeksiyoncu * Enjeksiyon yapan kimse.
enjektör * Bir sıvıyıherhangi bir yere basınçla veren bir tür pompa, iğne, şırınga.
enkaz * Yıkıntı, döküntü, çöküntü.
enlem * Yer yuvarıüzerinde herhangi bir noktadan geçen paralel ile ekvator arasındaki yay parçasının açısal değeri,
arz derecesi.
enlem dairesi * Aynıenlemdeki noktaların oluşturduğu ekvatora paralel daire, arz dairesi.
enlemesine * Eni boyuna göre daha fazla olarak.
enli * Eni büyük olan, geniş.
enlice * Eni biraz geniş.
enlilik * Enli olma durumu.
enöte * Çift yıldızlarda, yoldaşın başyıldıza göre çizdiği bağlıyörüngenin, başyıldıza en yakın noktası.
ense * Boynun arkası.
ense çukuru * Ensede boyun hizasında bulunan çukurluk.
ense kökü * Ensenin gövde ile birleştiği yer.
ense kulak yerinde * (erkek için) iri yarı.
* kelli felli.
ense yapmak * hiç çalışmadan rahatça yaşamak.
enseleme * Enselemek işi.
enselemek * Yakalamak.
enselenme * Enselenmek işi.

Bir yanıt yazın