fasulye | * Fasulyegillerden, barbunya, çalı, Ayşe kadın, horoz gibi birçok türleri bulunan bitki (Phaseolus vulgaris). * Bu bitkinin sebze olarak yararlanılan yeşil ürünü ve kuru tohumları. |
fasulye gibi kendini nimetten saymak | * kendine çok değer vermek. |
fasulye pilâkisi | * Kuru fasulyenin pişirilmesi ile yapılan pilâki. |
fasulye piyazı | * Haşlanmışkuru fasulye ile katıyumurta ve kuru soğan karışımıpiyaz. |
fasulye sırığı gibi | * zayıf, sıska ve çok uzun boylu. |
fasulyegiller | * Kapalıtohumlu, iki çenekli, ayrıtaç yapraklıçiçekli bitkiler familyası. |
faş | * Açığa vurulmuş, ortaya dökülmüş. |
faşetmek | * (gizliyi) açığa vurmak, duyurmak, ortaya dökmek, dile vermek. |
faşolmak | * belli olmak, açıklanmak, ortaya çıkmak. |
faşır faşır | * Su veya başka sıvıların bol ve çok akmasınıanlatır. |
faşing | * Hristiyanlarda büyük perhizden önce düzenlenen şenlik ve eğlenceler, karnaval. |
faşist | * Faşizm yanlısı olan (kimse, görüşvb.). |
faşistleşme | * Faşistleşmek durumu. |
faşistleşmek | * Faşist duruma gelmek. |
faşistleştirme | * Faşistleştirmek işi. |
faşistleştirmek | * Faşistleşmesini sağlamak. |
faşistlik | * Faşizm. |
faşizan | * Faşist eğilimli. |
faşizm | * İtalya’da 1922-1943 yıllarıarasında etkinliğini sürdüren, meslek kuruluşlarına dayanan, devlet sınırlarını genişletmeyi amaçlayan, yetkinin, tek partinin elinde toplandığı düzen. * Demokratik düzenin yerine aşırı bir ulusçuluk ve baskı düzeni kurmayıamaçlayan öğreti. |
fatalist | * Yazgıcı, kaderci. |
fatalite | * Alın yazısı, yazgı, kader. * Uğursuzluk. |
fatalizm | * Yazgıcılık, kadercilik, cebriye. |
fatih | * Zafer kazanan, fetheden (kimse). * İslâm devletlerinde bir ülkeyi veya bir şehri savaşarak alan hükümdar ve komutanlara verilen unvan. * Büyük ve önemli bir iş bitiren kimse. |
fatiha | * Ölülere Tanrı’nın rahmetini dilemek için dua olarak okunan Kur’an’ın ilk suresi. |
fatiha okumak | * o şeyden umudunu kesmek. |
fatihane | * Fatih gibi, fatihe benzercesine. |
fatura | * Satılan bir malın cinsini, miktarınıve fiyatını bildirmek için satıcının alıcıya verdiği hesap pusulası. |
faturalama | * Faturalamak işi. |
faturalamak | * Bir malın faturasını düzenlemek. |
faturalı | * Faturası olan. |
faturalıyaşam | * Yapılan alışverişte fatura alma alışkanlığı. |
faturasını(birine) çıkarmak (veya ödetmek) | * sorumluluğu birine yüklemek. |
faturasız | * Faturası olmayan. |
faul | * Maç ve karşılaşmalarda bir sporcunun hareketini önlemek için yapılan kural dışı hareket. |
faullü | * Faulü olan, faul yapan. |
faulsüz | * Faulü olmayan, faul yapmayan. |
fauna | * Belli bir bölgede yetişen hayvanların tümü, direy. * Bu hayvanların tanımınıyapan eser. |
fava | * Bakla tanelerinin kabuğu soyulduktan sonra yapılan zeytin yağlıyemek. |
favori | * Herhangi bir işveya yarışmada üstünlük kazanacağına inanılan (kimse, takım vb.). * Yarışıkazanacağıdüşünülen at. * Yüzün iki yanında bırakılan sakal demeti. * En çok beğenilen. * Bir maçta, yarışmada veya karşılaşmada kazanması beklenilen taraf. |
fay | * Kırık (III). |
fayans | * Duvarlarıkaplayıp süslemek için kullanılan, bir yüzü sırlıve genellikle çiçek resimleriyle bezenmiş, pişmiş balçıktan levha. |
fayans döşemek | * bir yeri fayansla kaplamak. |
fayansçı | * Fayans döşeyen veya satan kimse. |
fayansçılık | * Fayansçının işi veya mesleği. |
fayda | * Yarar, kâr. |
fayda etmemek | * etkisi olmamak, işe yaramamak, yararlı olmamak. |
fayda vermemek | * yararlı olmamak. |
faydacı | * Faydası olan, fayda sağlayan, fayda, yarar gözeten kimse. |
faydacıl | * Yararcıl. |
faydacılık | * Yararcılık. |
Kategoriler