ferz çıkmak | * satrançta piyade, karşıdaki en son kareye kadar sürülüp vezir olmak. |
fes | * Şapka yerine kullanılan, kırmızı, kalın çuhadan yapılmış, tepesinde püskülü olan, silindir biçiminde başlık. |
fes rengi | * Koyu kırmızırenk. * Bu renkte olan. |
fesahat | * Anlatışta düzgünlük ve açıklıkla birlikte amaca uygunluk. |
fesat | * Bozukluk. * Karışıklık, kargaşalık, ara bozuculuk. * Herhangi bir konuda iyimser olmayan, kötü yorumlayan. * Karıştırıcı, ara bozucu. * Hile. |
fesat karıştırmak (veya fesat çıkarmak) | * ara bozmak, ortalığıkarıştırmaya çalışmak, insanları birbirine düşürecek işler yapmak. |
fesat kumkuması | * Fesat kaynağı, ortaklığıkarıştırmayıhuy edinmiş, kötülük peşinde koşan kimse. |
fesata vermek | * fesat çıkarmak. |
fesatçı | * Ara bozucu, karışıklık çıkaran, ordubozan, müfsit. |
fesatçılık | * Karıştırıcılık, ara bozuculuk, ordubozanlık. |
fesatlık | * Fesat olma durumu, fesatça davranma. |
fesh etmek | * Bkz. feshetmek. |
feshedilme | * Feshedilmek işi. |
feshedilmek | * Kapatılmak, dağıtılmak, faaliyetten men edilmek. |
feshetme | * Feshetmek işi. |
feshetmek | * (verilmiş bir yargıyı) Kaldırmak, bozmak. * Kapatmak, dağıtmak. |
fesih | * (verilmiş bir yargıyı) Kaldırma, bozma. * Dağıtma, dağıtılma. |
fesini havaya atmak | * külâhınıhavaya atarak sevinç gösterisinde bulunmak. |
fesleğen | * Ballı babagillerden, Akdeniz ülkelerinde yetişen, yaprakları güzel kokulu, beyaz veya pembe çiçekli, bir yıllık ve otsu bir süs bitkisi, reyhan (Ocimum basilicum). |
festekiz | * Bkz. falan festekiz. |
festfut | * Ayaküstü atıştırma, fast food. * Büyük mağazalarda hazır yemek bölümü. |
festival | * Dönemi, yapıldığıçevre, katılanların sayısıveya niteliği programla belirtilen ve özel önemi olan sanat gösterisi. * Belli bir sanat dalında oyun ve filmlerin sunulmasıve gösterilmesi sonunda ödül veya derece verilmesi biçiminde düzenlenen ulusal veya uluslar arası gösteri dizisi, şenlik. * Bir bölgenin en ünlü ürünü için yapılan gösteri, şenlik. * Düzensiz toplantı, curcuna. |
fesuphanallah | * Şaşma anlatır. |
feşmekân | * Bkz. falan feşmekân. |
fetha | * Aralık, ağız, delik. * Üstün (II). |
fethetme | * Fethetmek işi. |
fethetmek | * Bir yeri veya ülkeyi savaşarak almak, ülke açmak. * Herkesin takdirini, övgüsünü kazanıp kendine hayran bırakmak. |
fetih | * Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma. |
fetihname | * Bir yerin alındığınımüjdelemek için hükümdarların yabancıdevlet adamlarına, şehzadelere, valilere vb. ne yazdıklarıresmî mektup. |
fetiş | * İlkel toplumlarda doğaüstü bir güç ve etkisi olduğuna inanılan canlıveya cansız nesne, tapınacak, put. * Tapınırcasına sevilen şey veya kimse. * Uğurlu sayılan şey. |
fetişist | * Fetişizmi uygulayan (kimse, görüş). * Fetişizme düşkün (kimse). |
fetişizm | * İlkel toplumlarda doğaüstü bir güç ve etkisi olduğuna inanılan canlıveya cansız nesnelere tapınma, tapıncakçılık, putperestlik. * Karşıcinsin giysi vb. şeyleriyle cinsî coşku ve doygunluk sağlama. |
fetret | * İki peygamber veya padişah arasında peygambersiz veya padişahsız geçen süre. * İslâm dinine göre Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasında geçen süre. * İki olay arasındaki süre. * Hükûmet gücünün gevşediği bir yerde düzenin yeniden kurulmasına kadar geçen süre. |
fettan | * Fitneli, karıştırıcı. * Gönül ayartıcı, cilveli. |
fettanca | * Fettan gibi. |
fettane | * Cilveli, gönül alıcı(kadın). |
fettanlaşma | * Fettanlaşmak işi. |
fettanlaşmak | * Fettan bir duruma gelmek. |
fettanlık | * Fettan olma durumu. |
fetüs | * Embriyonun gelişimini büyük ölçüde tamamladığı, bütün organ taslaklarının oluştuğu üçüncü aydan doğuma kadarki durumu. |
fetva | * İslâm hukuku ile ilgili bir sorunun dinî hukuk kurallarına göre çözümünü açıklayan, şeyhülislâm veya müftü tarafından verilebilen belge. |
fetva vermek (veya çıkarmak) | * bir işin yapılabilmesi için yargıda bulunmak. * gereksiz yere emir verir gibi konuşmak. |
fetvacı | * Gereksiz yerde ve haddi olmayan emirler veren. |
fetvahane | * Müftünün makamı. * Şeyhülislâm kapısı. |
fetvayişerife | * Şeyhülislâm fetvası. |
fetvayişerife çıkarmak | * Şeyhülislâm fetvası ilân etmek. |
fevç | * İnsan kalabalığı. |
fevç fevç | * Akın akın. |
feveran | * Fışkırma, kaynama. * Birdenbire öfkelenme, köpürme, parlama. |
feveran etmek | * birdenbire öfkelenmek, köpürmek, parlamak. |
Kategoriler