Kategoriler
F SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük F Sayfa 13

fevk * Üst, yukarı.
fevkalâde * Alışılmışolandan ayrı, olağanüstü, beklenmedik, görülmedik, işitilmedik.
* Aşırı, çok fazla.
* Çok iyi, çok üstün, çok güzel.
fevkalâde hâl * Olağanüstü hâl.
fevkalâdelik * Olağanüstülük, olağandan farklı olma durumu.
fevkalbeşer * İnsan üstü.
* Üstün nitelikli insan.
fevkanî * Üstte, üstteki.
fevrî * Birdenbire, düşünmeden yapılan.
fevrîlik * Fevri olma durumu.
fevt * Elden çıkma (çıkarma), kaçırma, yitme.
* Ölme.
fevt etmek * yitirmek, elden kaçırmak.
fevt olmak * yitirmek.
* ölmek.
fevvare * Fıskiye.
feyezan * Taşma, taşkın, seylâp.
* Bereket.
feyiz * Verimlilik, gürlük, ongunluk.
* İlerleme, kültürel gelişme, olgunluk.
feyizlenme * Feyizlenmek işi.
feyizlenmek * Feyzalıp aydınlanmak, istifade etmek.
feyizli * Çok ürün veren, verimli.
feylesof * Filozof.
feylesofça * Filozofça.
feylosofluk * Filozofluk.
feyyaz * Çok verimli, gür.
feyzalmak * Etkilenmek, olgunlaşmak, ders almak.
feza * Uzay.
fezleke * Özet, hulâsa.
* Bir kararın kısaca yazılması.
* Tahkikat evrakı.
fıçı * Bir araya getirilerek çemberlerle tutturulmuşensiz tahtalardan yapılan, yuvarlak, karnışişkin ve altıüstü
düz kap.
* Bir fıçının alabildiği ölçü.
fıçı balığı * Fıçıya istif edilmiş balık tuzlaması.
fıçı gibi * bodur ve çok şişman.
fıçıcı * Fıçıyapan veya satan kimse.
fıçıcılık * Fıçıyapıp satma işi.
fıçılama * Fıçıya koyma, fıçıya doldurma.
fıçılamak * Fıçıya koymak.
fıkara * Bkz. fukara.
fıkdan * Yokluk, bulunmama durumu, eksiklik.
fıkıh * Bir şeyi, gereği gibi, iyice anlayıp bilme.
* İslâm hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuşolan kuralların
bütünü.
fıkır fıkır * Suyun, ses çıkararak kaynarken aldığıdurumu veya herhangi bir sıvının kaynayışınıanlatır.
* Cilveli, oynak.
fıkır fıkır kaynamak * (bir şeyden bir yerde) çok bulunmak.
fıkırdak * Cilveli, oynak (kadın).
fıkırdaklık * Fıkırdak olma durumu.
fıkırdama * Fıkırdamak işi.
fıkırdamak * Fıkır fıkır kaynamak.
* Cilvelenmek.
fıkırdaşma * Fıkırdaşmak işi.
fıkırdaşmak * Oynakça davranışlarda bulunmak.
fıkırdatma * Fıkırdatmak işi.
fıkırdatmak * Fıkır fıkır kaynatmak.
* Cilve yapmasına sebep olmak.
fıkırdayış * Fıkırdamak işi veya biçimi.
fıkırtı * Kaynayan suyun çıkardığıses.
* Cilveleşme.
fıkra * Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâye, anekdot.
* Gazetelerin veya dergilerin belirli sütunlarında, genel başlık altında gündelik konuları bir görüşve
düşünceye bağlayarak yorumlayan ciddî veya eğlendirici yazıtürü.
* Kanun maddelerinin kendi içlerinde satır başlarıyla ayrıldıklarıufak bölümlerden her biri.
* Paragraf.
* Omur.
fıkracı * Fıkra anlatan kimse.
* Fıkra yazarı.
fıkracılık * Fıkra söyleme veya yazma işi.
fıkrama * Fıkramak işi veya durumu.

Bir yanıt yazın